Girdikleri sayısız ormanın birinde, sessizce ilerlerken derin bir iç çektiler. Ara ara girdikleri belirsiz yollarla uçuruma sürükleniyor, her defasında son anda düşmekten kurtuluyorlardı.
İlerlemek, bir seçenek miydi yoksa zorunluluk muydu bilinmezdi. Sadece biri geri kaldığında yollarını şaşırıyor, duraksıyorlardı.
"Adaya düşmeyi tercih ederdim," dediğinde etrafını izledi Alya. Cemre'nin farklı bir yerde olması ara ara kafasını kurcalıyor, bulunduğu durumdan sıyrılmak istiyordu. Diğer yandan ikizlerin nerede olduğundan emin değildi. Farkı bir yere düşmeleri halinde burada olmasının bir anlamı olmazdı. En azından herhangi biriyle karşılaşmak, kendini başka bir bedende görmek istiyordu. Bu düşüncesiyle ara ara ihanet ettiğini hissetse de elinde olan bir şey değildi. Belirsiz bir güç tarafından ele geçiriliyor, bu duruma engel olamıyordu.
"Burası güzel yer aslında," dedi Defne düşünceli bir halde. "Belki ikisi de buradadır ne dersin?" Alya anlamsız bakışlarla kardeşine baktı. Gözlerinden aynı anda onlarca duygu geçmesine rağmen hiçbirinde sabit kalmadı. Defne'nin tek söz etmeden her şeyi anlamasına alışamıyor her defasında bocalıyordu. Sadece bazen anlatmak iyi geliyordu. Aynı duyguları paylaşan birisi belki içine akan gözyaşlarına da çözüm olabilirdi.
"Onlara karşı zaafım olduğunu düşünüyorsun değil mi?" Diye sordu Alya tereddütle. Adımları istemsiz yavaşlamıştı. Rüzgâr hafif hafif esiyor, yerdeki kar birikintisi botlarını kaplıyordu. Ormanın tamamen beyaza bürünmüş bir halde olduğu söylenemezdi. Ağaçların belli kısımlarında kar kaybolmuş, toprağa karışmıştı. Birkaç yerden otlar başını kurtarmış, beyazlığı yok etmişti.
"Evet," dedi Defne. Sesinde düz bir ifade vardı.
Alya'nın içinde ister istemez bir şeyler koptu. Karşısında o an Cemre varmış gibi hissetti. Sanki bir anlığına Defne ile yer değiştirmiş, kendisine olan sevgisini yitirmişti.
"Fakat hak veriyorum sana. Bilmiyorum bazen düşünüyorum... Neden böyle oldu Alya? Sonuçta her birimiz aynı kandanız. Nasıl bu kadar ayrı düşebiliriz ki?" Hayal kırıklığı ile kardeşine baktı. Adımlarını durdurmuş yüzünü ormanın karanlık, kuytu köşelerine çevirmişti. "Hep birlikte olmayı o kadar isterdim ki... Olmuyor ama. Bir şekilde ayrı kaldık ve çok kötü şeyler yaşamaya mecbur bırakıldık. Bunca şeyi biz hak etmiş miydik?" Sesi bıçak kadar keskindi. Sanki her kelimesinde sivrileşiyor, daha da keskin bir hale geliyordu.
Alya kaslarını çatmaktan başka bir şey yapamadı.
"O kadar çok hakarete uğradım ki... Cemre olmasa kendimi kaybederdim belki de. Ben affedemiyorum. Çok denedim Alya. İnan bana çok denedim. Bazen sırf senin için çaba gösterdim. Bir şans aradım ama yoktu. İçimde öyle bir boşluk oluşmuş ki bunu atamıyorum. Yüzümü hala daha fazla yıkıyorum. Sanki izler geçmeyecek her şey başa saracakmış gibi."
Alya yine sessiz kaldı. İçi kor ateşi gibi yanarken sadece sustu. Boğazını saran elleri görmezden gelmeye çalışsa da yapamadı. Oradaydılar. Her an nefesini kesmek üzere pusuda beklemeydiler.
"Onlar gelseydi," diye devam etti Defne. Sesi korkutucu derece hissizdi. Suçlayıcı tavrı o kadar belirgindi ki canını yakıyordu. "Anne babamız belki yaşayacaktı. Belki şu an hep birlikte başka bir hayatımız olacaktı. Hep birlikte olacaktık."
"Bunları düşünmek sadece daha da üzer," dedi Alya sertçe. Öfkeyle yanan gözlerini kardeşine çevirdi. "Artık yoklar."
"İnsan hayalleriyle yaşar." Yüzündeki sert ifade yumuşadı Defne'nin. "İçinde bir ukde kaldıysa hayallere daha da sarılır. Artık çocuk değilim. Hiçbirinin gerçekleşmeyeceğinin farkındayım ama bazen iyi hissettiriyor. Bazen farklı bir dünyada yaşıyormuş hissiyle ayakta kalıyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/50317025-288-k436075.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mistério / SuspenseBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...