"Yiğit?" Kızın endişeyle sarılı sesini duydu fakat yeterli olmadı. Afra'nın saçlarının boynunda, yüzünde hissediyordu. "İyi misin?"
"Üzerimden kalk," diye fısıldadı fakat bir an kendi sesini duyamadı.
Kız hızla yana devrilirken kuvvetlice nefes aldı Dirseğinin üzerinde yan döndüğünde başını şükredercesine yere koydu. Zemin yumuşaktı. Sanki bir kum birikintisinin üzerine düşmüştü. Aksi taktirde nefes alabileceğini sanmıyordu.
"İyi misin?" dediğinde gözleri bir an Afra'yı aradı. Tam anlamıyla göremese de yanaklarını saran ellerden yanı başında olduğunu hissetmişti. Kızın ellerini uzaklaştırmak istedi fakat yapmadı. Hızlı nefes alışverişlerini duyabiliyor, yaralı kolundaki tükenen gücü hissedebiliyordu. "Kolunun üzerine düşmedin değil mi?"
"İyiyim," dedi Afra hızla ellerini çekerek. Kendine gelmesi saniyelerini aldı. Yaşıyordu fakat kolundaki gücün daha da zayıfladığını hissedebiliyordu. Bir an zihnini saran görüntülerle öfkeyle Yiğit'e döndü. "Adam akıllı inemez miydik aşağıya? Ne diye çekiyorsun!"
Yiğit kollarını iki yana koyarak derin nefesler almaya devam etti. "Ruh halin biraz sabit kalamaz mı?"
Afra bir şey söylemdi fakat cevap beklediği her halinden belli oluyordu.
"Biri seni yaralamaya çalıştı."
"Ne?"
Yiğit doğrularak ayağa kalktığında gözlerini karanlığa alıştırmaya çalıştı. En azından maddeler seçilebilecek tarzdaydı. Tahmin ettiği gibi bir mağaradaydı. Sadece düştükleri yer kumla kaplıydı. Yolun ilerleyen kısmında kaya parçaları devam ediyor, duvarlar gittikçe parlak bir hale bürünüyordu. Muhtemelen duvarlardan su sızıyordu. Belli belirsiz bir akıntı sesi de duyuyordu. Fakat nereden geldiği hakkında bir fikri yoktu.
"Seni sevmeyen birileri var," diye cevapladı Yiğit. Kıza her ne kadar kısa cümlelerle cevap verse de peşinde kimin olduğunu merak ediyordu. Kendilerine fırlatılan şey her neyse bir çeşit bıçak olmalıydı. Üstelik kimin attığını da görmemişti. Hafızasında sadece ağaçların ardında dalgalanan saçlar kalmıştı.
Afra neden bir kız tarafından öldürülmek isteniyordu? Kardeşleri olabilir miydi? Gözleri koyulaşırken bir anlığına kıza baktı. Bu denli nefretin hedefi olması için kötü bir şey yapmış olmalıydı. Pek iyi şeyler yaptığını sanmıyordu fakat bu kadar kötü olamazdı. Sebebini bilmiyordu. Bir yanı kızın hatalarını örtüyor, diğer tarafı her an avına saldırmayı bekleyen bir avcı gibi hamlelerini izliyordu.
Evet, kendisini ilgilendirmezdi. Ancak her saldırıya uğradığında korumak zorundaymış gibi hissediyordu üstelik kendisini de tehlikeye atıyordu. Acaba kıza sorsa mıydı? Hangi insan yaptığı kötü bir olayı başkasına anlatırdı ki? Üstelik kızın haberi olduğunu sanmıyordu. Ne yaptıysa bildiğinden emin değildi.
"Her neyse seni ilgilendirmez."
"Ne saçmalıyorsun?"
Yiğit elini ensesine götürürken "Yok bir şey," dedi. Konuştuğunun farkında bile değildi. "Geride kalma. Bir şekilde çıkmamız lazım buradan."
Afra anlamsız bakışlarını mağarada gezdirirken içini saran sıkıntıyı görmezden gelmeye çalıştı. Tıpkı Yiğit gibi aklına gelen kişi aynıydı. Hayatında birçok kişiye zarar vermiş, düşman edinmişti. Farkındaydı fakat birçoğunun burada olamayacağı kesindi. Bu başka biriydi. Şah damarı kadar yakınındaydı. Hareketlerini biliyor, duygularını hissediyordu. Her defasında saldıracağı yer planlıydı.
Ne yapmış olabilirdi? Birinin nefretini bu kadar kazanacak ne yapmıştı? Zihni boş bir levhadan başka bir şeyi ifade etmiyordu. Karşılık verecek, saldıracaktı ama kime, neye? Hakkında hiçbir şey bilmiyordu. En azından bir kız olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...