32. BÖLÜM

281 38 38
                                    


Afra gözlerini araladığında burnuna dolan yanık kokusuyla kaşlarını çattı. Ormana yakın bir yerden dumanlar yükseliyordu. Gökyüzünde koyu bir bulut misali yerini almış, gittikçe koyulaşıyordu.

Aceleyle ayağa kalktığında ormanın içine doğru koştu. Arya'nın uyanıp arkasından geldiğini hissetti fakat yavaşlamadı. Gür ağaçların arasından ilerledi. Uzun bir zaman hiç durmadan koşmasına rağmen, dumanlar etkisini yitirmedi. Birilerinin bunu görmesi gerekiyordu, ateşi durdurması ama kendisinden başka kimse harekete geçmiyor gibiydi.

Yanan evde kalıyorlardı.

Zihninin içinde yankılanan sesle birlikte bir an duraksayacak gibi oldu. Yüzü endişeli hale bürünürken daha hızlı koşmaya başladı.

Ormanın çıkışında yanan evi gördü. Her kısmı alev almış, dökülme aşamasına gelmişti. Adımları istemsizce durdu. "Koş Afra," dediğinde beklemeden eve doğru gitti Arya. Uyanır uyanmaz ikizinin arkasından gelmişti.

Eve doğru koşan kuzenleri gördü, hemen önünde ilerleyen Arya'yı. "Ilgın," diye fısıldadı. Bir an ne yapacağını bilemedi. Kız ortalıkta gözükmüyordu. Sesini duymaya çalıştı fakat yüksek sesle bağırışlardan başka bir şey yoktu. Bağıranlardan hiçbiri Ilgın değildi. Daha dikkatli dinlemeye çalıştı. Zihnine binlerce iğne batırılıyormuş gibi hissediyordu. Sanki ev kafasının içinde küle dönüşüyordu.

Gücünü ayaklarına verdiğinde var gücüyle koşmaya devam etti. Alevlere yaklaştıkça yüzünü yakan ısıyı hissediyordu.

Buna rağmen durmadan kapalı olan kapıya ilerledi. Kapıyı tekme atarak açtığında, son demlerini vuran kapı yıkılarak açıldı. Gözlerini yakan alevle birlikte kolunu yüzünün önüne götürdü. Alevlerin arasında kalan evde bir çıkış bulmak için etrafına bakınırken genzini yakan dumanla öksürdü. Diğerlerinin hemen ardından eve girdiğini hissediyordu fakat arkasına dönüp bakmıyordu.

Rastgele bir odaya girdiğinde pencerenin kenarında yatan Ilgın'ı gördü. Üzerindeki ahşap dal yıkılmak üzereydi.

Kolunu yüzünün önünde tutarak yanına eğildiğinde Ilgın'ı kucağına aldı. Son anda koluna saplanan dalla birlikte sendelediğinde tek dizinin üzerine düştü. Buna rağmen aceleyle kalkarak kızı göğsüne yasladı, daha fazla dumandan etkilenmesini istemiyordu.

Diğerlerinin arkasından dışarı çıktığında kuzenlerin ağladığını gördü. Arya'nın Yağız'ın göğsüne masaj yaptığını, yanan evin yıkıldığını...

Ilgın'ı yavaşça yere bıraktığında tozla kaplanan yüzüne baktı. Yüzünü elleri arasına alırken," Ilgın," diye fısıldadı. O an adını çok nadir kullandığını anımsadı. "Yolun sonunda ölecek olan sen değilsin." Ellerini göğsüne indirdi. "Ben ölecektim. Benden önce gidemezsin." Kızın solgun yüzüne baktı. İçi burkuldu. "Tek bir nefes..."

Ellerini ardı ardına göğsüne bastırdı. Kolundaki yanığı umursamadı, kolundaki gücün tükendiğini hissetmedi. "Sana yeni güveniyorken, gitme."

Ağacın üstünden gökyüzünü izlediklerini hatırladığında hüzünle ellerini göğsünden çekti.

"Böyle bitme."

&

Pişmanlıkların esir düştüğü anda korkular hitap ederdi ruha. Düşünceleri ele geçirir, bir bilinmezliğin ortasına sürüklerdi.

Şu an seyre daldığı karanlığın içindeydi. Geçmişin izini taşıyan küçük bir nokta gittikçe büyümüş alev almıştı. Artık karanlığı o kadar zifiri değildi. Yanan kısımlar aydınlıkla bütünleşmiş, zihni uçurumun kenarından son anda kurtulmuştu.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin