"Sen?" Çetin şaşkınlıkla dudaklarını aralarken yutkundu. Arya'yı karşısında görmeyi beklemiyordu. Bir an ne söylemesi gerektiğini bilemedi. Kızın zar zor ayakta durduğunu görünce kapıyı sonuna kadar açtı. "İyi misin?"
Kızın koluna girerken dikkatlice içeriye girmesine yardım etti. Bir günde çok fazla şey yaşamıştı.
"Sanırım," dediğinde tebessüm etti Arya. İyi değildi. Duyguları o kadar karışıktı ki sisin arasında kaybolmuştu. Bilmediği tanımadığı insanlar arasında gözlerini açmış, son anda ölümden dönmüştü. Afra yoktu. Ne sesini duyabiliyor ne de varlığını hissedebiliyordu. Yüreğine binlerce cam kırığı batıyor, nefes almasını zorlaştırıyordu. "İyiyim."
"Bizi nasıl buldun?"
Arya içeriye girdiğinde Savaş'ın hiç kıpırdamadan yattığını gördü. Bir an kendini unutmuş, etrafına odaklanmıştı. Tekin'in de pek hali yoktu fakat en azından ciddi durumda değildi. Kardeşlerinden bir iz yoktu. "Neler oldu burada?" dediğinde kendisine sorulan soruyu duymazlıktan geldi.
Arya usulca Çetin'in yanına otururken sırtını duvara yasladı. Duvarlar ölüm sessizliğine bürünmüş, boğucu bir hava odayı sarmıştı. En azından herkes hayattaydı. Buradakiler için bir ışık vardı. O düşüşten sonra yaşamaları bir mucizeydi. Tıpkı kendisinin hala hayatta oluşu gibi.
"Donarak ölmek üzereydiler," dediğinde iç geçirdi Çetin. Yorgun bakışlarının arkasındaki dağılmış halini görmemek için kör olmak gerekirdi. Büyük bir ustalıkla öfkesini dizginliyor, kendine hâkim olmaya çalışıyordu. "Son anda kurtardım. Savaş'ın durumu ciddi. Diğerlerinden haber yok."
Arya usulca başını salladığında sessiz kaldı. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Diğerlerinden kastı kardeşleri ve Yiğit'ti. Her yerde olabilirlerdi. Belki bir çöle düşmüşlerdi. Sıcağa ne kadar dayanabilirlerdi? Belki de bir adadaydılar. Tehlikeleri hayal edemiyor, yaşadıklarından emin olamıyordu. Bu fikri ne zaman aklına getirse şimşek hızında geri gönderiyordu. Bunu kaldıramazdı. Hiçbirini kaybedemezdi. Yeterince kayıp vermişti. Yetmez miydi?
"Bir şekilde bulmalıyız onları," diye fısıldadı gözlerini Çetin'e odaklarken. İrisleri acıyla parlarken bir umut kırıntısı aradı adamda. Görsün istedi. Biraz olsun içindeki yangından bir haber olsun istedi. İlla dudaklarını aralamalı mıydı?
"Bulacağız," dedi Çetin usulca. Yüz kasları belirginleşmiş, çenesi kasılmıştı. Kızın acısını görebiliyor, içinde hissediyordu. Nasıl hissetmezdi ki? Kardeşi dediği adamları kaybetmişti. Yıllarını geçirdiği, her anlarını bildikleri insanlar şu an yoklardı. Haber alabileceği hiçbir yer yoktu.
"Çetin."
Savaş'ın yorgun sesi kulaklarına dolduğunda hızla yanına ulaştı. Genç adamın yüzüne az da olsa can gelmiş, sıcağın etkisiyle gücünü toplamaya başlamıştı. "Kalkabilir misin?" dediğinde Savaş'ı usulca kaldırdı Çetin.
Sırtı soğuk duvarla buluştuğunda derin bir nefes verdi. Sanki içinde beliren buz kütleleri yavaş yavaş eriyor, tekrar güneşi açtırıyordu. Bir köşesi her daim karanlık kalsa da bir umut yaşam çabası vardı.
"İyi misiniz?" dedi sevgi dolu sesiyle. Göz ucuyla Tekin'e baktı. Sadece sustu. Fakat gözlerindeki minnet dolu ifadeyi saklamadı.
Çetin'in yüzünde belirsiz bir ifade oluşurken sessiz kaldı. Buna alışık değildi. Açıkçası Savaş'tan duyacağı ilk kelimenin Ilgın olacağını düşünüyordu. Belki de hayata küsecek, toparlanması günlerini alacaktı.
"Artık alıştım," dedi Savaş kırık bir tebessümle. "Ayrı kalmaya yani. Bir şekilde yine kavuşacağıma inanıyorum. Sadece başka bir şey daha fark ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...