Kar taneleri usul usul ağaçların üzerine serilirken, rüzgârın hoş melodisi zihnini sardı. Soğuğu iliklerine kadar hissediyor, dudakları gittikçe rengini kaybediyordu. Burnu buz kütlesine çarpmış gibiydi. Sanki zamanla kayboluyordu.
Bir yerden kuş sesleri geliyordu fakat o kadar zayıftı ki bir an gerçekliğinden şüphe etti. Vücudundan destek alarak doğrulmak, gözlerini açmak istedi. Bir faydası yoktu.
Hafif bükülü olan sırtını zemini bıraktığında da aynı his sardı bedenini. Farklı olan bir şeyler vardı. Bedeni içe çekiliyor gibi hissediyor, vücudundaki ıslaklık gittikçe artıyordu. Buna sebep olan şeyin ne olduğunu anlayamadı. Bir çamur birikintisinin üzerinde miydi? Ya da her yeri çoktan kar mı kaplamıştı? İliklerine kadar işleyen soğuk bu yüzden miydi?
Gözlerini açmaya çalıştı. Kirpikleri birbirine kenetlenmiş gibiydi. Bir türlü ayıramadı. Etrafında olanlar hakkında hiçbir fikri yoktu. Çaresizlikle yutkunduğunda boğazının acıyla yandığını hissediyor, eli boğazına kayıyordu. Soğuktan titreyen parmakları boynuna her temas ettiğinde elektrik çarpmışa dönüyordu. Bir an önce kalkmalı buradan-neresi olduğu hakkında en ufak fikri yoktu- kurtulmalıydı.
"Ilgın!"
Duyduğu sesle irkildi. Başını doğrultmaya çalışırken göz kapaklarının ardında belli belirsiz gölgeler gördü.
Ardından gözlerini zorla araladı. Gözlerine çarpan ışık bir an başını döndürse de üstesinden geldi.
"Sadece konuşmak istiyorum!" Ses yeniden ortaya çıktı.
Ellerini yere bastırarak kalkmaya çalıştığında bedeni toprağa saplandı. Normal bir batma değildi. Avuç içlerinin hafif içe gömülmesinden çok daha farklıydı. Endişeyle etrafına baktığında bir bataklığın ortasında olduğunu gördü. Bir ormandaydı. Ağaç dalları karla kaplanmış, yağan kar her yeri beyaza bulamıştı. Tek bir yer hariç.
"Ah," dediğinde aceleyle kirli ellerini pantolonuna sildi. Yaptığı hareket biraz daha dibe çekilmesine sebep oldu. Nefes alışverişlerini sabitlemeye çalıştı fakat bu mümkün değildi. Sanki bataklık ruh haline göre hareket ediyor, gittikçe daha da canlanıyordu.
Kollarını yana açarak hareketsiz kaldı. Üstü kirle kaplıydı. Yağan kar kıyafetlerine beyaz benekler bırakıyor, bataklığa düştüğünde ise hiç var olmamış gibi kayboluyordu.
"Biri bana yardım etsin!" diye bağırdı endişeyle. Bataklık bunu duymuş gibi biraz daha içine çekti. Nefesi kesiliyormuş, vücudu düğümleniyormuş gibi hissediyordu. Etrafta birileri var mıydı bilmiyordu. Sadece az önce duyduğu sese odaklanmıştı.
"Buradayım!" Dizlerine kadar gömüldü. "Lütfen yardım edin!" Ayakları tamamen çamura bulandığında derin bir nefes aldı. Kollarını tutabildiği kadar yukarıda tutuyordu. Buna rağmen her an yere saplanacakmış gibi hissediyordu.
Ne kadar zamanı kalmıştı emin değildi. Belki on dakika. Eğer şansı yaver giderse beş dakikaya işi görülürdü.
"Lütfen," diye fısıldadı gözleri yaşarırken. En ufak hareketi dibe batmasına sebep oluyordu. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Buraya nasıl geldiği hakkında bir fikri yoktu. Ve şu an ölmek üzereydi.
Ayaklarını hissetmiyordu. Göğsüne kadar batmıştı ve hızla aşağı çekiliyordu.
"O benim kardeşim!" Yine aynı ses. Bu sefer çok yakından geliyordu. "Onu bana vermek zorundasınız!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...