Işık o kadar güçlüydü ki gözlerini kısmak zorunda kaldı. İçeriye biri girmiş olmalıydı. Daha önemlisi bir çıkış yolu vardı ve kahretsin ki gözlerini açıp bakamıyordu.
"Kesin şunu!"
Gazel'in sesini duyduğunda geriledi. Zincirin tiz sesi kulaklarına ulaştığında şiddetli bir ağrı hissetti. Buna rağmen gözlerini açtı. Bir gölge gördü Ilgın. Gölgenin arkasında yeraltına inen bir kapı vardı. Işık orada son buluyor, koridor yokuşa doğru ilerliyordu. Daha ilerisine bakmaya çalıştı fakat buna sadece birkaç saniye dayanabildi. Ellerini gözlerine götürdüğünde gölge karanlığa bulandı.
"Bir kız daha mı?"
Parmaklarıyla göz kapaklarına baskı yaptığında şakağından birkaç damla ter aktı. Gözleri yanıyor, midesi bulanıyordu. Temiz havaya ihtiyacı vardı fakat burada araması gereken en son şey buydu.
"Ilgın?"
Adını duyduğunda gözlerini araladı. Sesin geldiği yöne baktığında ayakta duran birini gördü. Bakışlarını kızın yüzüne çıkarmak istedi fakat buna hali yoktu. Öyle yorgun hissediyordu ki... Bu ilk defa oluyordu. İlk defa zihninde bu denli baskı hissediyordu.
Bakışlarını tekrar önüne çevirdiğinde kesik kesik nefes aldı. Ensesinden süzülen ter tüm gücünü alıp götürüyordu sanki.
"İyi misin?" Bu Gazel'in sesiydi. Gazel'in kendisine doğru yöneldiğini fark etmişti Ilgın. Zincirler yüzünden yerinden hareket edemediğini de fark etmişti. Hafifçe başını sallamakla yetindi.
Ayaklarının önünde yeni gelen kızın gölgesini görüyor, hareketsiz kalışı sinirini bozuyordu. Üzerine binen bir kara bulut gibiydi. "Ne istiyorsun?" dedi öfkeyle. Sanki yüzlerce diken vücuduna batıyordu. "Yüzümde ismim falan mı yazıyor?" Öfkesi dikkatini toplamasını sağlarken seslice nefes alıp verdi. "Her gelen biliyor adımı."
Zihninin toparlanmasını fırsat bilerek ışığın olduğu tarafa baktı. Siyah duvarlar geri dönmüştü. Yeraltına inen yolun hayalinden başka hiçbir şey yoktu. Tek şansı ellerinin arasından kayıp gitmişti.
Eliyle saçlarını çekiştirerek sakin kalmaya çalıştı. Böyle olmamalıydı. Bir şeyler döndüğünü hissediyordu ama neydi? Aylardır insan yüzü görmemişti ve şimdi aynı günde hücresine iki kişi daha gelmişti.
"Hayır," dedi kız eğilerek. Sesi özlem doluydu.
Ilgın kıza baktığında zihninde bir hareketlenme hissetti. Sanki daha önce bu yüze rastlamıştı. Neredeydi bilmiyordu. Belki bir sokaktaydı ya da deniz kenarında, belki de yalandan bir anımsamaydı. "Daha önce," derken tereddüt etti. Buğulu gözlerinde tanıdık bir ifade vardı. "Seni görmüş müydüm?"
Kızın ayaklarındaki zincire baktı. Gazel'e ve kendisine olan uzaklığı aşağı yukarı aynıydı. Aralarında en fazla bir metre kadar mesafe vardı. Bitkin gözüküyordu. Yüzü çökmüş, omuzları düşmüştü. Muhtemelen uykusuzdu. Gözlerin altında zar zor fark edilebilen şişlikler vardı. Göğüslerine inen saçları cansızdı. Buna rağmen bakışları öyle yoğundu ki bir an aralarında mesafe olmasına sevindi Ilgın. Şu an boynuna dolanan eller isteyeceği son şeydi.
"Defalarca," dediğinde Ilgın bakışlarını yeniden kıza odakladı. Yüzündeki mutluluğun gittikçe solmasını izledi. Kendi bakışları boş ve anlamsızdı.
"Beni gerçekten hatırlamıyor musun?" diye sordu hayal kırıklığıyla. Gözleri sulanmış, vücudu kasılmıştı. Dizlerinin üzerine oturarak saçlarını düzeltti aceleyle. "Biliyorum biraz çökmüş olabilirim ama sen ne halde olursam olayım beni hatırlarsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...