"Sakinleşmedi mi daha?" Savaş sırtını ağaca yaslarken bir yandan Yiğit'i izliyordu. Kalabalık tamamen dağılmış, yalnız kalmışlardı. Kuzenler bir köşede uykuya dalmış, Ilgın ortalıktan kaybolmuştu.
"Biraz uzun sürer," diye cevapladı Yağız'ın sorusunu. Kollarını göğsünde birleştirerek iç geçirdi. Bugünün bir an önce son bulmasını istiyordu. Şu an dinmeyen öfkeleri en azından bir süre sonra eskisi kadar can alıcı olmazdı. "Şu ana kadar bir yere saldırmaması ilginç doğrusu."
Gözleri bir anlığına kesiştiğinde Yiğit'in gözlerini buğulandıran öfkeyi hissetti Savsş. Bir anlığına yanına gitmeyi düşündü ama bunun bir faydası olmayacağını biliyordu.
Yiğit ağır adımlarla yerinden kalktığında uyuyan kuzenlere baktı. Hemen arkalarındaki ağaçlık alana ve dalların sıklığına fakat aradığı şeyi bulamadı.
Elleri saç tellerine gittiğinde birkaç saniye durdu. Ardından gülmeye başladı. İçindeki negatif enerjiyi atmak istercesine uzun bir süre kahkaha sesinin ormanı sarmasını dinledi. "O kızı öldüreceğim," dedi hala gülerken. Gözleri gülmesiyle birlikte kısılıyor, göz kenarları kırışıyordu. "Nereden rastladıysak?"
"Biraz uzun sürer," diye tekrarladı Savaş. Yiğit'in gülmesine ara ara sırıtıyor, tüm hareketlerini inceliyordu. Nedense bu durumdan etkilenmiyordu. Alışık olduğu bir durumdu. Sadece Ilgın'ın olmayışı moralini bozuyordu. Yanında olmadığı her an endişeleniyor, içini bir sıkıntı kaplıyordu.
Yağız kaşlarını çatarak etrafına bakındığında bir grup insanın kendilerini izlediğini gördü. Diğerleri evlerine gitmiş, koridorun büyük bir kısmı sessizliğe gömülmüştü. "Kısa tutmalı," dediğinde yüzü ciddi bir hale büründü. Gözleri koridorda sıralanan yansımalara takılıyor, bir şey görmüş gibi pür dikkat izliyordu.
O sırada ikizlerin gittiği yerden bir ses geldi ve aynı anda başlarını o tarafa çevirdiler. Yiğit kahkaha sesini bastırmış, gülmesini biraz olsun kesmişti.
Karanlığın arasında Ilgın'ın yüzünü gördüler. Düşünceli bir halde yanlarına doğru ilerledi. Yüzünde en ufak duygu belirtisi yoktu fakat iyi bir şeyler olmadığını fark etmişlerdi.
"İyi misin?" diye sordu Savaş ona doğru ilerlerken.
Ilgın bir şey söylemeden elini boynuna götürdü. Tüm damarları ağrıyormuş gibi hissediyordu. "Evet," dedi bir anlığına Savaş'a bakarak. İçini rahatlatmak için gülümsemeye çalıştı fakat pek başarılı olamadı. "Sadece kafam fazla karışık, olayları yerine oturtmaya çalışıyorum."
"Ne duydun?" Yiğit'in sorusuna karşı başını kaldırıp ona baktı. Afra'ya olan öfkesi her halinden belli oluyordu.
"Bir şey duymadım," dedi duygu barındırmayan sesiyle. "Ama eğer bir şeyler öğrenmek istiyorsak kızın sağ kalması lazım." Son sözlerini söylerken yüzünde belli belirsiz bir ima vardı.
"Umarım kalır," dediğinde arkasını döndü Yiğit. "Nereye yatacağız biz?"
"İleride boş evler var." Yağız yeşillik alanı göstererek arkasından gitti. Ilgın ve Savaş bir süre durduktan sonra evi bulamayacaklarını düşünerek peşlerinden gittiler.
Yol boyu kimse konuşmadı. Ilgın ne kadar kafasını boşaltmak istese de her defasında başarısız oluyordu. O an Afra karanlığın arasına bakarken bumerangın yanından geçip geri dönmesini beklemişti. Sonrasında konuşulanlar sürekli zihninde yankılanıyor, düşüncelerini alt üst ediyordu. O kızda bir şey var, hatamı tekrarlamak üzereymişim gibi hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...