Erenlendiniz: Allah'ım!
Erenlendiniz: Ne güzel gülüyorsun sen ya? Kalbim çıkacakmış gibi hissediyorum!
Erenlendiniz: Şurada beş dakika sonra çıkış zili çalacak ama ben hala senin gülüşünde kaldım.
Erenlendiniz: Kalbim hala sakinleşmiyor senin yüzünden Eren Aykut.
Telefonu sırıtarak cebime koyduktan sonra bakışlarım Aryaların yanındaki Feyza'ya takıldı. Kendisi benimle konuşmuyordu. Gerçi ben de konuşmak için bir çaba vermedim çünkü o kızgınsa ben de kızgındım. Hep alttan alan olmaktan yorulmuştum.
Bunu umursamıyor olacak ki gün boyu onlarla takıldı. Kendine hiç dışarıdan bakmıyordu. Bir anda bu denli onların içine girmeye çalışması onu komik duruma düşüyordu. Biraz daha yavaş yavaş arkadaş olmayı deneyemez miydi? Eğer öyle yapsaydı, bizim de aramız şu an bozuk olmazdı.
Belki biraz uzak olmak ikimize de iyi gelir diye düşünürken bir mesaj geldi. Telefonu alıp mesaja baktığımda Eren'den gelmediğini gördüm.
Bartın: Çıkışta bekliyorum.
Bir şey yazmama fırsat kalmadan zil çaldığında çantamı alıp dışarı çıktım. Herkes akın edercesine okuldan çıkmaya çalışıyordu. Bu yüzden okuldan çıkmam neredeyse 5 dakika sürdü.
Okul bahçesinin demir kapısına geldiğimde güvenlik kulübesinin yanında dikilen Bartın'ı gördüm. Elleri cebinde etrafa bakıyordu. Okul hala öğrenci dolu olduğundan onların arasından sıyrılarak Bartın'ın yanına gittim.
"Selam." dediğimde bakışları beni buldu. "Selam." Sesi kısıktı. Bakışlarım yüzünde dolaştığında göz altlarındaki mor halkaları gördüm. Uyumamış ve bitkin gözüküyordu. Buna rağmen dik duruyordu.
"Sabah gelmedin? İyi de gözükmüyorsun."
Sözlerime karşılık hafifçe güldü. İlk defa güldüğüne şahit oluyordum. Gülüşü güzeldi.
"Meraklı olmaya mı karar verdin?" Benim sözlerimi bana atıf yaptığında gülerek "Ben zaten meraklı bir insanım. Yerine göre." dedim.
"Beremi getirdin mi?" diye sordum oluşan sessizlikte. Başını olumsuz anlamda sallarken "Köpeğim bereni parçalamış. O yüzden sana yenisini almak istiyorum." dediğinde "Gerek yok o zaman. Sonuçta köpek bu. Var zaten benim başka şapkalarım." dedim samimiyetle. Ayrıca köpekleri çok iyi tanıyordum. İçimde özlem hissi oluştu.
Bartın yüzünde kabul etmeyeceğini belirten bir ifadeyle bana bakarken "Yaşamayan sayısalcı!" diyen sesle arkama döndüm. Eren gülerek yanıma gelirken kalbim çoktan hareketlenmeye başlamıştı.
Yanımıza geldiğinde bakışları Bartın'a kaydı. Gülümsemesi, hafif bir hale dönerken "Arkadaş olduğunuzu bilmiyordum." dediğinde ben itiraz etmedim. Çünkü bence öyleydi. Ama Bartın...
"Değiliz zaten."
Buz gibi sesiyle konuştuğunda ona baktım. Boş bir ifadeyle bakıyordu. Sıradan bir şey söylemiş gibiydi ama ben... Kırılmıştım galiba. Bazen gereksiz yere alıngan olabiliyordum ama bu sefer öyle değildi. Ben en azından yakın olmasak bile birbirimize arkadaş diyebileceğimizi ummuştum.
Eren ona bir şey demeden bana bakarken "Sevgili falan?" dedi tereddütle. Sorduğu sorudan emin olmamıştı. Bu sefer hızla konuşan bendim. "Yok, yok. Sevgili değiliz. Sadece benim berem, onun kuzeninin kafesinde kalmıştı. Onun hakkında konuşuyorduk."
"Anladım. O zaman ben kaçar sayısalcı. Servisim geldi bile. Ölmemeye çalış ha."
Gülerek söylediği şeylerle ben de otuz iki diş sırıttım. O uzaklaşırken elimi kalbime koyup sakinleşmeye çalıştım.
Yanımdaki Bartın'ın üzerimdeki ısrarcı bakışlarıyla kendime gelirken elimi indirdim. Durumumu anlamaması için aptal olmasi gerekti. Kendimi çok açık etmiştim.
Ama yine de hiçbir şey demedi bu konu hakkında. Sadece "Şu karşıdaki mağazadan alalım. Geç kalma sen de." diyerek karşıya ilerlemeye başladı. Onun arkasından pıtı pıtı ilerlediğimde mağazaya girdik. Burası oldukça geniş bir giyim mağazasıydı. Okul, çarşının içinde olduğundan etrafta böyle mağaza bulmak kolaydı.
Şapkaların olduğu reyona geldiğimizde bana döndü ve bakışlarıyla şapkaları işaret etti. Hafifçe gülümseyerek şapkalara döndüğümde sarı renkteki bere çarptı direkt gözüme. Benim bereme çok benziyordu.
Uzanıp elime aldım ve Bartın'a döndüm. "Bu güzel." Eski beremi çok seviyordum. O yüzden aynı olmasında bir sorun yoktu. "Aynısını mı alacaksın?" diye sordu. Demek ki fark etmişti.
Başımı onaylarcasına salladığımda bakışları şapkaların üzerinde dolaşıp lacivert bir bereye durdu. Onu eline aldıktan sonra bana doğru bir adım atıp bereyi kafama geçirdi. Ben şaşkınlıkla ona bakarken o şapkamı düzeltip bana baktı. Henüz ellerini geri çekmediğinden yakın duruyorduk.
Bu yakınlığımızı idrak etmiş olacak ki ellerini kendine çekti ve bir adım geri gitti. "Bu da hoş." Bir şey demeden yan taraftaki aynadan kendime baktım. Doğru diyordu, bu bere de hoştu. Sarı berenin önünde daha büyük etiket varken bunun önünde sadece kırmızı-beyaz renkte bitişik iki minik kare vardı.
Ben kararsızlıkla bir elimdeki sarı bereye, bir kafamdaki lacivert bereye bakarken uzanıp bereleri benden aldı. Beremi çekmesiyle bozulan saçlarımı düzeltirken o çoktan kasaya ilerlemişti. Hızlı adımlarla yanına vardığımda "İkisine gerek yok Bartın." dedim. Bakışları bana dönerken birkaç saniye sustu. Ardından bakışlarını kaçırarak konuştu.
"Birini kendi berenin yerine, diğerini de özür mahiyetinde sayarsın."
Hızlıca parayı ödedikten sonra aldığı poşeti bana doğru uzattı. "Güle güle kullan."
Mahçup bir ifadeyle ona bakarken gülümsedim. "Severek kullanacağım. Teşekkür ederim."
Mağazadan çıktığımızda bana döndü. "Otobüs gelir birazdan. Git hadi." dediğinde başımı onaylarcasına salladım. Tam uzaklaşacağım sıra bakışlarım okulun girişindeki Feyza'ya takıldı. Tam olarak buraya bakıyordu ve bakışlarından hiç hoş olmayan duygular geçiyordu.
¤¤¤
-Selam! Nasılsınız?
-Gidişat nasıl sizce? Var mı tuttuğunuz bir ship?
-Hangi karakteri daha çok seviyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...