Elimde tuttuğum dönerden bir ısırık daha alırken yanımda oturan Arya'nın Bartın'a kaş göz işareti yaptığını fark ettim. Diğerleri yemeğe odaklandığından fark etmemişlerdi.
Bakışlarım Bartın'a döndüğünde önündeki tabakta kalan yarım dönere baktığını gördüm. Arya ise çatık kaşlarla bir Bartın'a bir de Bartın'ın dönerine bakıyordu. Galiba onu bitirmesini istiyordu.
Arya bakışlarımı fark etmiş olacak ki gülümsemeye çalışarak "Sabah bir şey yemedi de. O yüzden ısrar ediyorum." dediğinde altında başka bir anlam aramayarak Bartın'a baktım. Dönerimden bir ısırık daha aldıktan sonra "Bence de yemelisin. Bitkin gözüküyorsun." dedim sessizce.
Dudaklarında yine o belli belirsiz bir gülümseme oluştuğunda ben de güldüm. Döneri parmaklarının arasına alırken "En azından deneyeceğim." dedi sessizce. Dükkanda zaten yeterince ses olduğundan diğerleri bizi duymuyordu.
Arya'ın bize baktığını hissettiğimde ona döndüm. Suratındaki gülümsemeye bakarken "Ne oldu?" diye sordum. Gülümsemesi azalırken başını iki yana salladı. "Hiç. Sadece döneri yediği için mutlu oldum."
Anladığımı belirten mırıltılar çıkarırken dönerime devam ettim. Döneri sadece patatesli severdim. Ketçap veya mayonez benlik değildi. Önceden döneri hepten sade yiyordum ama zamanla yanına patates de eklenmişti. Diğerlerinin hepsi karışık yerken Bartın da sade yiyordu. Onunkinin içinde patates bile yoktu.
Bakışlarım önümdeki tabaktayken aklıma yine Eren geldi. Bir sene önce, onu sokakta köpek severken görmüştüm. Tam da o günün sabahı kendi köpeklerimden ayrılmak zorunda kalmıştım. Apartmanda yaşadığımız için köpekler büyüyünce onları dedeme bırakmıştık. Tabii ki benim ısrarlarım onların gitmesine mani olmamıştı.
O günden sonra Eren sürekli dikkatimi çekmeye başlamıştı. Okuldaki futbol takımının kaptanıydı. Yakışıklıydı da. Herkes tarafından sevilen ve popüler olan biriydi. Normalde ona dikkat etmeyen ben, bir anda dikkat etmeye başlar olmuştum. Her hareketini inceliyordum. Popülerliği onu kaba veya egolu biri yapmıyordu. Herkese ve her şeye karşı kibar ve iyiydi.
Özellikle de Sude'ye karşı.
Sude ile lisenin başından beri arkadaşlardı. Ama ben Eren'in onu hiçbir zaman arkadaş olarak gördüğünü düşünmüyordum. Hoş, Sude de ona karşı boş değildi. Onu sevdiğim bir yılın yarısını onları izleyerek geçirmiştim. Eren'in, Sude'ye karşı o halleri benim her seferinde canımı yakmıştı. Daha kötüsü Sude'yi de suçlayamıyordum. Çünkü Sude kötü biri değildi.
Ama sonra gitti. Nedenini niyesini bilmiyordum ama daha iyi bir okul için onu terk etti. Sude gittiğinde Eren yıkıldı. Bir ay boyunca kimseyle konuşmadan yalnız dolaştı. Sonradan kendini toparlamaya başladı. Ve aradan geçen beş ayın sonunda ben Sude'nin dönmeyeceğine inandım. İnancım, bana o cesareti verdi ve Eren'e yazdım.
Şimdi de olduğumuz bu noktadaydık. Kendimi ona sevdirmeye çalışıyordum. Hayatımdaki tek mutluluk oymuş gibi hissediyorum ve kaybetmek istemiyordum.
"Şu beyefendi kim biz de öğrenebilir miyiz?"
Arya'nın kulağıma fısıldamasıyla irkilirken yine dalıp gittiğimi anladım. Savsak bir gülümseme ile ona bakarken "Çok belli ediyorum aptal gibi değil mi?" dediğimde Bartın'a kaçamak bir bakış attı. Ben de Bartın'a baktığımda önündeki yarım döneri hala bitirmeden telefonla ilgilendiğini gördüm.
"Aptal gibi değil, mutlu gibisin. Bu... Güzel bir şey. Sanırım."
Son kelimesini sessizce söylese de duymuştum. Başımı onaylarcasına sallarken "Mutluyum. En azından şimdilik." dediğimde "Herhangi mutluluğunu veya üzüntünü bana anlatabilirsin. Belki Feyza kadar yakın gelmem sana ama yine de dinlerim." dedi samimiyetle.
Konuşması beni duygulandırırken "Teşekkür ederim." dediğimde gülerek burnumu sıktı. "Ne demek çilli kız."
"Ya!" diyerek güldüğümde o da bana eşlik etti.
Sonunda kalktığımızda Bartın'ın tabanında kalan döneri gördüm. Onlar önden çıkmışlardı. Masanın üzerindeki peçetelikten hızlıca peçete alıp döneri sardım ve kendi yediklerimi ödeyip dönerciden çıktım.
Diğerleri çoktan karşıya geçip okullara girmişlerdi. Hızlıca karşıya geçip diğerlerini bırakarak Bartın'ın peşinden gittim. Henüz okul bahçesine yeni girdiğinden ona yetişmiştim.
Kolundan tutup onu durdurduğumda bakışları bana döndü. Koşturduğumdan biraz nefes nefese kalmıştım. Elimdeki peçete sarılı döneri ona uzatırken "Bunu yememişsin. O yüzden bitir. Sağlığa zararlı aç kalmak. " dediğimde elime baktı.
Tereddütle elimdeki dönere uzanıp aldı. Elime temas ettiği kısacık anda parmaklarının ne kadar soğuk olduğunu hissettim. "Beni düşünmene gerek yok. Yine de sağ ol."
Söylediklerinden sonra hızlıca okula ilerlemeye başladı. Arkasından şaşkınca bakarken ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bir anda niye bu kadar asabi olduğunu çözemiyordum. Ayrıca gerçekten hali iyi görünmüyordu ama kimsenin onu düşünmesini de istemiyordu.
Derin bir nefes bırakarak bizim okula girdim. Diğerleri çoktan sınıfa gitmiş olmamalılardı. Ellerimi cebime sokarken ben de sınıfa ilerledim. Zil çalana kadar müzik dinlersem iyi gelecekti.
¤¤¤
-Textingsiz bir bölüm oldu ama Eren ve Eva hakkında yeni şeyler öğrendik.
-Bundan sonra sizce neler olacak? Bartın'ın bu tavrı neden? Arya sizce nasıl? Feyza ile Eva'nın arası düzelecek mi? Eren, Eva'yı sevecek mi?
Bir sonraki bölüm görüşürüz. Goodbye bebekler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...