Dili tutulmak.
Benim şu anda yaşadığım durumu tam olarak anlatan bu deyimdi. Ne konuşabiliyor, ne de hareket edebiliyordum. Bütün zaman, mekan kavramımı yitirmiştim. Hissettiğim tek şey kalbimin hızla atışıydı.
Mey'in Bartın olma ihtimalini tahmin etmeme rağmen şu anda bu gerçeği kabullenmekte zorlanıyordum.
Bartın Karayel, benim sessizliği bölüştüğüm çocuk, aynı zamanda Mey'di. Yani hoşlandığım kişiydi.
Mantığımla duygularım iç içe girmişken titrek bir nefes alıp arkama döndüm. Hastaneye doğru birkaç adım attığımda arkamdan seslenişiyle durdum.
"Elis! Yani Eva..."
Onun ağzından ilk Elis ismimi duyduğumda gözümde sadece Bartın'dı. Ama şimdi Bartın olarak değil Mey olarak bana bunu söylüyordu. Yutkunma ihtiyacı hissettiğimde sertçe yutkundum.
"Böyle gitme." dedikten sonra daha sakin bir sesle ekledi. "Böyle gitme ağlarım..."
Bizim aramızdaki mesafelere rağmen aynı anda dinlediğimiz şarkılardan birinin sözlerine alıntı yaptığında dudağımın kenarında bir gülümseme kırıntısı belirdi.
Cesaretimi toplayıp ona döndüğümde parlayan gözlerine baktım. O anda derin bir iç çekti.
İç çekişlerimin hepsi senin yüzünden haberin yok...
Bana yazdığı mesaj zihnimde belirirken gözlerimi kaçırdım. "Konuşacağız ama bana biraz zaman ver olur mu? Seni biraz bekleteceğim..."
"O kadar uzun zamandır bekliyorum ki. Gerekirse bir ömür daha beklerim. Sorun değil."
Duyduklarımla tekrar ona baktığımda daha çok kendi kendine mırıldandığını gördüm. Onun bu haline istemsizce güldüğüm sıra telefonumun çalmasıyla gülüşüm donuklaştı. Alacağım haberden korka korka dedemden gelen aramayı cevapladım.
"Eva, gözümüz aydı kızım. Annen uyandı."
"Geliyorum." Heyecandan söyleyebildiğim tek şey buydu. Dudaklarımda şaşkın bir gülümseme yerini korurken "Be-ben gidiyorum. Annem uyanmış." dedikten sonra arkama döndüm.
Ama hemen ardından heyecanla arkama dönüp içimden geleni yaptım. Kollarımı Bartın'ın boynuna sıkı sıkı sararak ona sarıldım. Elleri belimi bulup bana karşılık verdiğinde "Teşekkür ederim geldiğin için." diye mırıldandım. Ona aylar önce mucizem mi lanetim misin diye sormuştum. O da ben istersem mucizem olabileceğini söylemişti. Haklı çıkmıştı. O benim mucizem olmuştu.
Birkaç saniye sonra geri çekildiğimde bir şey demeden hastaneye koştum. Onunla konuşmamı sonraya ertelemek istiyordum, daha düzgünce düşünebilmek için. Yine de geldiği için mutluydum. Kalbimdeki yük, onun gelişiyle hafiflemişti. Aklımda hala bir sürü soru olsa da artık daha rahat nefes alıyormuş gibi hissediyordum.
Annemlerin olduğu kata geldiğimde olduğu camın önüne gidip içeriye baktım. Doktor, annemi muayene ederken annem yorgun bakışlarla onu dinliyordu. Gözlerim mutluluktan dolarken annem beni gördü.
Onun da gözlerinin dolduğuna şahit olurken dudaklarını oynatarak "İyi misin?" dediğinde başımı salladım. Dudaklarındaki tebessüm büyürken tekrar doktora döndüğünde ben de akan gözyaşlarımı sildim.
Birkaç dakika sonra doktor dışarıya çıktığında onun yanına gittik.
"Ayla Hanım'ın durumu gayet iyi. Sadece sol kolunda bir çatlak var. Bu yüzden kolu bir süre alçıda kalacak. Şimdi normal odaya alacağız. Yanında refakatçi olarak bir kişi kalabilir. Hastanın dinlenmesi için odasında çok kalmayın. Tekrardan geçmiş olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...