Zonklayan başımın ağrısını yok saymaya çalışırken dalgın bakışlarla durağa doğru yürüyordum. Okulun bahçesinden çıktığımda gördüğüm kişiyle duraksadım. Önce görmezden gelmeyi düşündüm ama yola atladığında solundan gelen arabayı görmeyişiyle hızlıca yanına ilerleyip kolundan tuttuğum gibi geri çektim onu.
Feyza şaşkın bakışlarla bana bakarken soğuk bir sesle "Öleceksin, dikkat et." dedim ve kolunu bırakıp arkama döndüm. Ta ki, bu sefer onun benim kolumu tutmasıyla durana dek.
"Eva, biraz konuşalım mı?"
Yüzüne dalga geçer gibi baktım birkaç saniye. "Neyi konuşacağız? Benim sırrımı nasıl tüm okula yaydığını mı?" Sesim bastırılmış bir öfkenin tüm izlerini taşıyordu. İçimdeki kırgınlık, öfkenin ateşini iyice harmanlamış ve duygularımı patlamaya hazır bir volkan kıvamına getirmişti.
Feyza ne diyeceğini bilemez bir halde yüzüme bakarken "Eva, özür dilerim. Cidden özür dilerim. Beni bir dinle. Ben bir anlık öfkeyle itiraf sayfasına yazdım ama sonra hemen pişman oldum. Yayınlamamasını söyledim ama beni dinlemedi. Yemin ederim." dediğinde başımı umutsuzca salladım.
"Biliyor musun?" dedim soğuk bir sesle. "Umrumda değilsin Feyza. Sen bir anlık öfkeyle bunu yapabilmişsen, hele ki o öfkenin sebebi kıskançlıksa biz zaten hiç arkadaş olmamışız demektir."
Bakışlarındaki pişmanlığı görebiliyordum. Ama bunun yanında onu tanıyordum da. Bu pişmanlık çok sürmeyecekti. Yine aynı Feyza olmaya devam edecekti. Bencilleşecekti.
"Ben bütün arkadaşlarımı kaybettim. Hepsi senin tarafını seçti!"
İşte buraya kadardı. Feyza yine Feyza'ydı. Korktuğunda, sıkıştığında hep başkalarını suçlardı. O yükün altına girmeyi hiçbir zaman kabullenemezdi.
"Onlar sadece senin değil, benim de arkadaşlarımdı! Ve benim yanımda olmalarının bir sebebi varsa o da senin tavırların. Bu manyak takıntılı hallerin! Vazgeç artık şundan."
Öfkemi daha fazla bastıramıyordum. Sinirlendiğinde kırıp döken bir insan olmadığımdan hemen gözlerim dolardı. Ağlamak, benim öfkemi atmamın en kestirme yoluydu. Bu yüzden şimdi de gözlerim dolmuştu. Üstüne yorgunluktan ağrıyan başım daha da zonklamaya başlamış ve dayanılmaz bir hal almıştı.
"Ben sadece Bartın'ı sevi-"
"Ne oluyor burada?"
Feyza'nın cümlesi Bartın'ın sözleriyle bölünmüştü. Dolu dolu olan gözlerimi ona çevirdiğimde bana yaklaştı. "İyi misin Eva?" Başımı onaylarcasına salladığımda Feyza "Biz sadece konuşuyorduk." dedi içine kaçmış bir sesle.
Bartın çatık kaşlarını ona çevirdiğinde "İyi. Konuşmanız bitmiş gibi gözüküyordu. O yüzden Eva'yı ben alıyorum." dedi. Ardından bana baktığında itiraz etmeden onunla yürümeye başladım.
Parmaklarımı gözlerime götürüp gözlerimi ovuşturdum. Ardından orta parmaklarımı alnıma, baş parmaklarımı da şakağıma dayayarak başıma masaj yapmaya başladım. Bu sırada durağa gelmiştik. Bizimle hemen hemen eş zamanlı olarak gelen otobüse bindiğimizde boş olan koltuklara önlü arkalı oturduk.
Kafamı koltuğun arkasına yaslayıp ellerimi tekrar başıma yerleştirdim. Bartın neden tartıştığımızı ya da ne konuştuğumuzu sormamıştı. Onun bu huyunu çok seviyordum. Beni sessizce anlayabiliyordu.
Elimin üstünde hissettiğim ellerle donuklaşırken Bartın'ın "Öyle değil. Böyle yapacaksın." dediğini duydum. Ellerimi çekip kucağıma koyduğumda Bartın parmaklarını başımda gezdirmeye başladı. Baş parmakları şakağımda daireler çizerken orta parmağı da alnımda daireler çiziyordu. Gözlerimi kapatıp kafamı iyice arkaya yasladım. Başımdaki ağrı, Bartın'ın parmaklarını her hareket ettirişinde azalıyordu sanki.
Beş dakikanın sonunda parmaklarını alnımdan çekip işaret parmağıyla burnumun ucuna vurduğunda gülümseyerek gözlerimi açtım. Bana ters duran yüzüne bakarken "Gelecekte kariyerini masaj üzerinden ilerletmeye ne dersin? Daimi müşterin olabilirim." dediğimde o da güldü.
"İyi geldi mi bari?" diye sorduğunda memnuniyetle başımı salladım. "Bana olan borçların artıyor." dediğinde ona olan borçlarımı düşündüm. Daha önce sahilde ağlarken benim yanımda olmuştu, geçende grup sarılması yaparken ona sarılma sözü vermiştim ve şimdi de bana masaj yapmıştı. Ona olan borçlarım cidden artıyordu.
Ben ona cevap verene kadar tekrar konuşarak "Yaklaştık." dedi. Onu onaylayıp yerimden kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Otobüs ineceğimiz durakta durduğunda önce ben ardımdan da Bartın indi.
Otobüs tekrar hareket edip uzaklaşırken aklıma gelen fikirle Bartın'a baktım. Çantamın içinden bugün aldığım ama yemeye firsatımın olmadığı çikolatayı çıkardım ve ona doğru uzattım.
"Belki hepsini değil ama en azından borcumun bir kısmını karşılar."
Gülümseyerek söylediğim sözlere karşılık önce çikolataya sonra gözlerimin içine baktı. Ardından dudağının kenarıyla gülümsedi ve "Ya da..." dedi.
"Direkt borcunu ödeyebilirsin."
Çikolatayı uzattığım elimin bileğini kavrayarak beni kendine çekti ve sarıldı. Birkaç saniye anın şokuna uğrasam da kendimi hemen toparladım ve sarılışına karşılık verdim.
Gülerek "Borcumu ödemiş mi oldum ben şimdi?" dediğimde başını salladığını hissettim.
"Hem de fazlasıyla."
●●●
♤Hellööö. Yazarınızın sınavları bitti. Hoş, son sınavım berbat ötesiydi ama :") En azından geçip gitti diyelim.
Hemen akşamına sizler için bölüm de yazdım. Tü tü maşallah bana.
•E-e siz nasıl buldunuz bölümü? Bartın ile ilgili çok istek vardı. Zaten aklımdaydı böyle bir bölüm. Hazır istenmişken yazayım dedim.
Mey'ciğim bu bölüm yoktu. Bir sonraki bölüm olur muhtemelen.
Bir sonraki bölüm görüşürüz♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Novela JuvenilEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...