Çalan zille derin bir nefes alırken elimdeki sınav kağıdına bir kez daha bakarak hocaya ilerledim. Hafif bir tebessümle kağıdı masaya bırakırken eşyalarımı alıp sınıftan çıktım.
11. sınıfın son sınav haftasına girmiş ve ilk sınavımızı olmuştuk. Kötü geçmemişti ama birkaç soru beni zorlamıştı. Kimya işte, beni hep zorlardı zaten.
Kendi sınıfıma ilerlerken sınavdan önce kapattığım telefonumu açtım. İnsanlara çarpmadan yürümeye çalışıyordum çünkü şu an her yer tıklım tıklım doluydu. Kimisi tekrar sınıfına gitmeye çalışıyor, kimisi koridorda sınav kritiği yapıyordu. Ben ise sınavdan sonra sınav hakkında konuşmayı pek sevmeyenlerdendim.
Internetimi açıp mesajlara girdiğimde Bartın'dan mesaj geldi.
Bartın: Tellere gelsene.
Mesaja cevap yazıp hızlıca eşyalarımı sınıfa bıraktım ve bizimkiler fark etmeden kaçtım. Doğruca merdivenlerden inip bahçeye çıktığımda uzaktan gördüğüm Bartın'a doğru ilerlemeye başladım.
"Eva bir bekler misin?" Kolumda hissettiğim elle arkama dönerken bizim sınıftan Ali'yi gördüm. Sorarcasına ona baktığımda "Ön sayfadaki son soruyu ne yaptın diye soracaktım." dediğinde soruyu hatırlamaya çalıştım. Bir yandan kaçak bakışlarla Bartın'a bakıyordum. Her an tellerden atlayıp yanımıza gelecekmiş gibi bir hali vardı.
"54!" dedim heyecanla. Daha sonra sakinleyip "Ben 54 buldum cevabı." dediğimde "Nasıl buldun? Ben baya uğraştım da bir yerde tıkandı işlem." diye sordu bu sefer. Derin bir nefes alırken "Ben sana onu sınıfta anlatırım olur mu? Şimdi gitmem gerek." diyerek koluma koyduğu elinden kurtuldum ve tellere doğru ilerledim. Ali kötü biri değildi, rahatsız da olmuyordum yani önceden olmazdım ama şimdi Bartın'ın önünde elini koluma koyup gitmemi engellediğinden kendimi kötü hissetmiştim.
Tellere vardığımda Bartın çenesiyle Ali'yi işaret etti. "Ne diyor?" Elimi boşver dercesine sallarken "Sınavdaki bir soruyu sordu. Önemli değil. Sen neden çağırdın beni?" diye sordum.
Bartın sorumla beraber tellere iyice yaklaşıp gözlerimin içine bakarken "Seni neden mi çağırdım?" diye sordu. "Acaba özlemiş olabilir miyim sevgili Eva Elis Arınç?"
Ben utançla yutkunurken Bartın devam etti. "Cumartesi sabahından beri seni görmedim. Önce araya haftasonu girdi, biz buluşsak da sen çalıştığın için gelmedin. Ona eyvallah, lafım yok. Dedim pazartesi görürüm en azından. Geç uyandığım için seninle aynı otobüse denk gelemedim. Okulda göreceğim dedim ama sen kendini sınava kadar kapatma mooduna alıp sadece çalıştığın için yine göremedim."
Bartın konuşurken kafamı öne eğdim. Suçluluk duymuyordum, o da zaten beni suçlamıyordu ama ister istemez utanmıştım. Sınav haftalarının özellikle ilk sınavı çok gerilirdim. İlki nasıl geçerse diğerleri de öyle geçecek gibi hissediyordum. Bundan duygularımı elimden geldiğince devredışı bırakıp mantığıma yönelirdim.
Önüme düşen saç teline uzanan elle kafamı kaldırırken Bartın bu halime güldü. Tellerin arasından uzattığı eliyle yüzüme gelen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırırıp parmaklarıyla hafifçe yanağımı okşadı.
Kalbim heyecandan dört nala koşarken "Ben seni özledim diyorum, sen benden yüzünü saklıyorsun." diye mırıldandı. Ben de onu özlemiştim. Ders çalışırken kaç kere aklıma geldiği için kızmıştım ona. Bütün dikkatimi dağıtıp beni şapşal şapşal gülümsetmişti.
"Yarın hangi sınavınız var?" Elini geri çekip sorduğu soruya "Biyoloji." diye cevap verdiğimde memnuniyetle gülümsedi. "Beraber çalışalım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...