Eren Aykut: O sadece arkadaşım.
Eren Aykut: Ayrıca bir sürü arkadaşım olduğunu biliyorsun.
Eren Aykut: Neden bu kadar üzüldüğünü anlamadım ki.
Eren Aykut: Ayrıca sen de mi oradaydın?
*Görüldü.
Erenlendiniz: Evet oradaydım, tabii sen yine görmedin
Erenlendiniz: Görmemene alıştım da
Erenlendiniz: Bari neden üzüldüğümü anlamaya çalış.
Eren Aykut: Tamam, anlıyorum.
Eren Aykut: Ama diyorum ya sadece arkadaşım.
Erenlendiniz: Sorun zaten arkadaşın olup olmaması değil.
Erenlendiniz: Bunu anlamıyorsun işte.
Eren Aykut: Peki sorun ne?
Erenlendiniz: Sorun ne mi?
Erenlendiniz: Sorun benim hayallerimi başkalarının yaşaması!
Erenlendiniz: Saçlarıma değmesini istediğim ellerin, başkalarının saçlarına değmesi!
Erenlendiniz: Anladın mı şimdi derdimi?
Eren Aykut: Ben ne yapabilirim?
Eren Aykut: Sana çık karşıma dedim.
Eren Aykut: Bu böyle canını yakar dedim.
Eren Aykut: Daha ne yapayım, sen söyle.
*Görüldü.
Eren Aykut: Görüldü atıyoruz şimdi de ha?
Eren Aykut: Peki sen bilirsin.
*Eren Aykut çevrimdışı.
Sinirle telefonu cebime sokarken ağlamamak için direniyordum. Binanın içine girmiş olsam da merdivenleri henüz çıkmamıştım.
Derin derin nefesler alırken merdivenleri çıkıp çantamdan anahtarımı aldım ve kapının deliğine soktum. Anahtarı çevireceğim sıra kapının açılmasıyla korkarak geri çekildim.
Annem çatık yaşlarıyla bana bakarken "Geç sen, geç." dedi tehditkârca. Kalbim küt küt çarpmaya başlarken titrek ellerimle botlarımı çıkarıp salona geçen annemin peşinden ilerledim. Kendisi muhasebeciydi ve bir muhasebe bürosunda çalışıyordu. Normal şartlar altında şu anda evde olmaması gerekiyordu.
Karşısına geçtiğimde başımı öne eğerek ellerimle oynamaya başlamıştım. Gergindim ve korkuyordum da. Çünkü beni neyin beklediğini biliyordum.
"Neredeydin sen Eva?"
"Kütüphanedeydim. Ders çalışıyordum." dedim sesimin titremesini engelleyerek. Katı aileler neye mi sebep oluyordu? İşte buna. Yalancı bir çocuk yetiştirmeye.
"Ne kütüphanesi Eva? Ben sana ev ve okul dışında bir yere gidilmeyecek demedim mi? Senin eve gelip çoktan ders çalışmaya başlamış olman gerekiyordu! Sokaklarda sürtmen değil!"
Gözlerimin dolduğunu hissederken başımı kaldırmamaya devam ettim. "Tamam, bir daha olmaz."
"Bir daha olamaz zaten!"
Başımı kaldırıp buğulu gözlerle ona baktığımda kaşları mümkünmüş gibi daha çok çatıldı. "Niye ağlıyorsun? Ağlama! Kötü bir şey mi dedim? Biz senin iyiliğini düşünüyoruz. Bizim için okuyorsun sanki."
Gözyaşlarım hızlanırken uyarıcı bir tonda konuştu yine. "Ağlama diyorum sana Elis!"
"Elis deği! Eva! Benim adım Eva."
Bir şey demesine fırsat vermeden odama gidip kapıyı kapattım çantamı bir kenara fırlatırken yatağa yatıp başımı kollarımın arasına sakladım.
Hıçkırık seslerimi gizlemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum. Neden? Çünkü Arınç ailesinin evinde mutsuz olmak, ağlamak bile yasaktı. Özellikle de Eva'nın buna hakkı yoktu. O hep gülmeli, hep mutlu olmalıydı.
Birkaç ay sonra 17 yaşıma basacaktım ama bir kez bile gönlümce gezememiştim. Hep ders çalışmaya, bu evde iş yapmaya mahkum edilmiştim. Buna rağmen hiç övgü almış mıydım? Hayır. Bazen katlanamayacak gibi hissediyordum. Kızıyordum, kırılıyordum onlara ama sonunda yine seviyordum. Annemden de babamdan da vazgeçemiyordum.
Birazdan odama gelip ne yaptığımı kontrol edeceğine emin olduğumdan usulca yerimden kalktım ve dolaba ilerledim. İçinden çıkardığım eşofman ve kazağı üzerime giydikten sonra saçlarımı bolca ördüm.
Yere fırlattığım çantamı ve montumun cebindeki telefonumu alarak masanın başına geçtim. Eren ile tartışmıştım, annem ile de. Canım yanıyordu ama konuşup rahatlayabileceğim biri yoktu. Zaten tek arkadaşım Feyza'ydı. O da şu anda muhtemelen flörtleriyle ilgileniyordu.
Sandalyede, kendime çektiğim dizime yasladım çenemi. Gözyaşlarım yalnızlığıma eşlik ederken sessizce ağlamaya devam ettim. Karşı çıkamıyordum. Koyduğum her barajı aşıp geçiyordu gözyaşlarım.
Odamın kapısının açılma sesini duydum ama yalnızca birkaç saniye sürdü ve tekrar kapandı. Masa başına geçip geçmediğimi kontrol etmeye gelmişti ve istediğini alınca geri gitmişti.
Telefonum masanın üzerinde titremeye başladığında elime alarak arayana baktım. Kayıtlı olmayan bir numaraydı. Burnumu çekerken aramayı cevapladım.
"Alo? Buyurun?"
Çatallaşmış sesim kısık çıkarken benim aksime oldukça net bir ses duyuldu.
"Ben Bartın Karayel. Bir şey söylemek için aramıştım."
¤¤¤
-Eva'nın ailesinde kendi ailesinden parçalar bulanlar :"(
-Sizce annesi haklı mı?
-Eren ve Eva ilk kavgasını etti. Sizce kim haklı?
-Bartın ne söylemek için aradı sizce?
●Bütün soruları sizce diyerek sormuşum ckdbckd haydi bakalım cevaplar sizde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...