-100 bölüm olduk :") Çok fenayım, dokunmayıın...
___Nevra'nın ince çığlığı kulağıma dolduğunda gözlerim anında aralandı. Birkaç gün olmuş olmasına rağmen buna çok çabuk alışmıştım çünkü bir gecede Nevra en az 10 kere uyanıp ağlıyordu.
Yataktan kalkıp abisine ait eski tarz beşikte yatan minik güzelliği dikkatlice kucağıma alıp pışpışlamaya başladım. Nevra sakinleyip tekrar uyku moduna dönerken odadan çıkıp salona doğru sessiz adımlarla volta atarak gezmeye başladım. Bir yandan hafifçe onu sallamaya devam ediyordum.
Benim taburcu olmamın ardından Bartın 4, Nevra ise 6 gün daha hastanede kalmıştı. Hastane işleri tamamen bittikten sonra Bartın evlerine dönmek için ısrar etse de buna asla izin vermemiştim. Çünkü ne kadar taburcu da olsa Bartın henüz tam anlamıyla iyileşememişti. Ve eve giderse biliyordum ki kendini fazlasıyla yorardı.
Bu nedenle Ceren abla ve Nevra'yı bize almıştık. Ben, Bartın da bizde kalsın istiyordum ama bu sefer babam buna karşı çıkmıştı. Haksız sayılmazdı. Ne kadar Bartın'a çok güvenip oğlu gibi de görse sonuçta benim sevgilimdi ve o da bir babaydı. İster istemez kıskanıyordu.
Bunun üzerine Bartın'ın Uraz'ın yanında kalmasına karar vermiştik. Uraz'ın annesinin Bartın'a iyi bakacağına emin olduğumdan içim rahattı.
Bizim evdeki durumlara gelirsek Nevra geceleri çok huysuzlanıyordu. Ceren abla ve ben dönüşümlü olarak gece onunla ilgileniyorduk. Gündüz de diğerleri geldiğinde Ceren abla ve biz uyuyor, onlar Nevra'ya bakıyordu. Bu şekilde sorumlulukları bölüşüyor, hepimiz Nevra'ya elimizden gelen sevgiyi veriyorduk.
Kucağımdaki Nevra sonunda iyice daldığında içerideki koltuklardan birine oturup başımı geriye yasladım. İnanılmaz uykum vardı.
Gözlerimi kırpıştırırken karanlık odanın aydınlandığını gördüm. Bakışlarım prizin yanındaki telefonuma kaydığında yavaşça ayağa kalktım. Nevra uyanmasın diye telefonumu sessizde kullanıyordum. Bu yüzden bildirim geldiğinde ya da arama olduğunda ekran yanıyordu.
Telefonuma ulaştığımda 'Mey'im kişisi arıyor...' yazısını gördüm. Dudaklarımda bir gülümseme oluşurken telefonu açıp tekrar koltuğa oturdum.
"Alo?" Sessizce konuştuğumda "Bir ihtimal uyanıksındır diye aramıştım. Şansım yaver gitti desene." dediğinde güldüm. "Nevra Hanım uyumamıza izin vermiyor biliyorsun."
Bartın derin bir iç çekti. "Seni de çok yoruyor. Gündüz de ders çalışmak için çok uyuyamıyorsun. Vücudun yorgun düşecek. İçim rahat etmiyor böyle."
"Sevgilim..." dedim uzlaşmacı bir sesle. "Ben gayet iyiyim. Nevra ile ilgilenmek beni mutlu ediyor. Tamam yoruluyorum ama bu baş edemeyeceğim bir şey değil."
Sesimi alayvari bir tona ayarlayıp "Bence sen, bizim Nevra ile vakit geçirmemi kıskanıyorsun abisi." dediğimde Bartın'ın kısık gülüşünü işittim. "Hayatımın anlamlarıyla daha fazla vakit geçiremediğim için biraz kıskanıyor olabilirim tabii.""Ne kadar da şairane bir bey."
Sözüme karşılık ikimizde gülüşürken Bartın bir anda "Seninle baş başa vakit geçirmeyi özledim." dedi. Sözleri beni duraksatırken derin bir nefes aldım. "Ben de..."
Kazadan beri doğru düzgün yalnız kalmamıştık. İster istemez beraber olmayı, yalnızca ikimizin dahil olduğu sohbetler etmeyi, sessizce birbirimizi izlemeyi özlüyorduk. Bunlar basit gibi görünse de bizim için çok değerliydiler. Ruhumuzu, kalbimizi bunlarla doyuruyorduk biz.
"Yarın seni kaçırıyorum o zaman?"
"Kaçır beni yiğidim." Yeşilçamdan fırlamışçasına konuşmama karşılık derin bir sesle cevap verdi. "Yiğidin sevsin seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...