Şu an ne yaşıyordum ben?
Koştuğum için miydi kalbimin bu denli atışı? Yoksa hıçkıra hıçkıra ağlamak isteyeceğim kadar çok korktuğumdan mıydı?
Dizlerimde derman kalmamıştı ama ona koşmaktan vazgeçemezdim.
Nasıl vazgeçecektim? O tüm çaresizliğiyle ona git diyen bana yine gel demişti. Ve bu sözleri hastaneden söylemişti. Attığı konum tam olarak hastaneyi gösteriyordu.
Defalarca aradım tekrar. Ona bir şey mi olmuştu? Bu düşünce kalbime bir ok gibi saplandı. O an ne otobüs ne taksi, hiçbirini düşünmeden koştum. Ona koşmak istedim ve koştum.
Soluk soluğa hastanenin oraya geldiğimde adımları yavaşlattım. Elim kalbimi bulurken gözümden akan gözyaşını silip bahçeye göz gezdirdim. Içeride bir odada değil, bahçede oturduğunu görmek için dua ede ede baktım etrafa.
Hava kararmaya başladığı için bahçe fazla kalabalık değildi. Birkaç kişiyi es geçen gözlerim sonunda aradığım kişide durduğunda dudaklarım titredi. Oradaydı. Arkası dönüktü ama ilk bakışta tanımıştım. İnsan çok severek baktığı, korkarcasına sevdiği şeyleri hep tanırdı. Ben de onun okşamayı sevdiğim saçlarını, başımı yasladığımda huzur bulduğum omuzlarını tanımıştım.
Bacaklarım benden bağımsızca harekete geçerken derin nefesler alarak ona ilerledim. Kafasını önüne eğmiş, başını avuçlarının içine almış bir halde hareketsizce duruyordu. Önüne çöküp ellerini tutup yüzünden çektim.
Kirpiklerim onun iyi olması sevinciyle titrerken onun ağlamış olduğunu görmek gözlerimi doldurdu. Kalbimin üstünde binlerce baskı varmış gibi hissediyordum.
"Elis..." Titrek bir sesle konuştuğunda beklemeden sarıldım ona. Yapabileceğim en iyi şey buydu. Sarıldım, sımsıkı. Ayrı kaldığımız her saniyenin hatrına sarıldım. Onu yalnız bıraktığım her saniyenin hatrına...
"Geldim. Geldim Bartın. Bu sefer geldim sana ve bir daha hiç gitmeyeceğim. Sana sözüm olsun, ben bir daha Mey'imi bırakıp gitmeyeceğim."
Bir şey demedi. Sadece sıkı sıkı sarıldı. Başını boynuma gömüp derin derin nefesler aldı. Önce sakinleşmeye, birbirimize ihtiyacımız vardı. Bizim, birbirimizde nefes almaya ihtiyacımız vardı.
Dakikalarca sarılı kaldık. Bu süreçte ellerimle usul usul saçlarını okşadım ve ona yanında olduğumu hatırlattım. Onu yalnız bırakmıştım ve bunu bir daha yapmayacaktım, yapamazdım. Şu an karşımdaki enkazı bir daha görmeyi kaldıramazdım. Çünkü kalbime ağır geliyordu.
Derin bir nefes aldığında yavaşça geri çekilip yüzüne baktım. Gözleri kızarmış, kirpikleri ıslaktı. Gözünün akmaya yer arayan yaşı parmağımın ucuyla sildim ama elimi geri çekmedim. Baş parmağımla yanağını okşarken usulca konuştum.
"Biraz daha iyi misin?"
Başını hafifçe salladığında "Konuş benimle." dedim yalvarırcasına. "Susma, sesini duyayım. Sana bir şey oldu diye aklım çıktı."
Hafif bir alaylı gülümseme belirdi dudaklarında. "Bana bir şey olmadı. Ben enkaz oldum, yerle bir oldum Elis..." Gözlerindeki umutsuzluğa inat umutla baktım ona. "Enkaz altında kalırsan tutar çekerim, enkaz olursan gelir toplarım. Yerle bir olursan seninle tekrar bir olurum. Ben seni iyileştirme ihtimalimden vazgeçmem Bartın. Buradayım, karşındayım. Gözlerine bakıyorum. Her şey düzelecek."
Kirpikleri titrediğinde düşünmeden ona yaklaşıp dudaklarımı yanağına bastırdım ve derin bir öpücük kondurdum. Daha sonra sol yanağımı sol yanağına yaslayıp sol elimi de sağ yanağına koydum. Ona yakın olmak içimi rahatlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...