"Anne ben çıkıyorum."
Annem mutfaktan kafasını uzatıp bana bakarken "Ne zaman döneceksin?" diye sordu. Bartın'la elimden geldiğince çok vakit geçirmek istediğimden "Akşama doğru anca dönerim. Yemeğe yetişirim." diye cevap verdim.
Annem başını salladığında kapıyı kapatıp merdivenlerden inmeye başladım. Tatil için almam gereken şeyler vardı. Tabii bunlar işin bahanesiydi. Bartın'la buluşacaktık. Onu o kadar özlemiştim ki, içim kıpır kıpırdı. Dahası üç haftalık tatilden önceki son görüşmemizdi. O yüzden ayrı bir önemliydi gözümde.
Çarşıya gitmek için durağa geldiğimde derin bir nefes aldım. Bu durak bana Bartın'ı hatırlatıyordu sadece. Bugün de buraya gelip birlikte gitmeyi teklif etmişti ama reddetmiştim. Bildiğim kadarıyla evi buraya uzaktı ve tekrar buraya gelmekle uğraşmasını istememiştim.
Çığlık atıp ansızın belime dolanan kollardan kurtulmaya çalıştığımda Bartın'ın sesini duydum. "Güzelim, sakin. Benim."
Göğsüm şiddetle kalkıp inerken karşımdaki Bartın'a baktım. "Manyak çocuk, aklımı aldın." diye söylendiğimde "Özür dilerim." dedi. "Öyle bir anda yaklaşmamalıydım. Düşünemedim."
Sesindeki pişmanlık beni sakinleştirirken güldüm. Bilerek yapmamıştı, sadece ben biraz fazla korkak olabiliyordum. Tam da onu düşünmeye daldığım sırada sarılınca gerçekten korkmuştum.
Bartın'ın üzgün bakışlarını gördüğümde "Gel buraya." diyerek onu kendime çektim ve sarıldım. Çok geçmeden kollarını bana doladığında "İyi misin?" diye sordu.
"Şimdi çok iyiyim."
Kafamı boynuna gömerken konuştuğumda güldüğünü hissettim. "Ne yapsak evlensek mi 18 olunca ya?"
Dediği şeyle ben de gülmeye başlarken "Önden imam nikahına ne dersin?" diye sordum geri çekilirken. Elimden tutup bir saniyeliğine koşuyormuş gibi yaparken "Hemen gidelim." dedi.
Bu küçük çaplı şovumuza kahkaha atarken Bartın beni kendine çekip saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Demeyeyim demeyeyim diyorum ama vallahi çok özlemişim be güzelim."
Söylediği her söze eriyip biterken bunu belli etmemek için hafifçe öksürdüm. Neyse ki gelen otobüs benim kurtarıcım olmuştu da bu utanma anım fazla uzamamıştı.
Şansımıza otobüs doluydu. Tutunabileceğimiz en ideal yerde yan yana durduk. Aramızda belli bir mesafe vardı. Ne Bartın ne ben bunu aşmıyorduk. İkimizin de bu huyunu seviyorduk. Toplum içinde yakın olmamız elbette kimseyi ilgilendirmezdi ama gerek de olduğunu düşünmüyorduk.
Ayakta durmanın verdiği sinir bozucu bir hissiyatla süren yolculuk sonunda bittiğinde peş peşe otobüsten indik. Küçük bir istişare sonunda alışverişi AVM'de yapma kararı aldığımızdan yönümüzü oraya çevirdik.
Ben mağazalarda alacaklarımı seçmeye çalışırken Bartın da fikirlerini sunarak bana yardım ediyordu. Bartın'la alışveriş yapmak sandığımın aksine sıkıcı değil, çok eğlenceliydi. Bu bizim yan yanayken eğleniyor oluşumuzdan da kaynaklı olabilirdi tabii.
Bir süre mağazaları dolaşıp bir şeyler aldıktan sonra yemek katına çıktık. Onu mu yesek bunu mu yesek derken sonunda döner menüye karar verdik. Çünkü içinde patates kızartması vardı ve bu ikimiz içinde yeterli bir sebepti.
Siparişlerimiz geldiğinde heyecanla elimi çırptım. Bartın bu halime gülerken patateslerden birini ağzıma uzattı. İtiraz etmeden ağzımı açıp patatesi yedirmesine izin verdim.
Birlikte döner yememiz anılarımı canlandırmıştı.
Ağzımdaki patatesi bitirdiğimde "Ilk arkadaş olduğumuz zamanlar dönercideyken dönerini bitirmemiştin. Sonra Arya ile ben ısrar edince biraz daha yemiştin." diyerek o anı hatırlattım. Bartın beni başıyla onaylarken "Sen istedin diye yemiştim. Bitirmememin sebebi de yine sendin. Eren'le mesajlaşıyordun ve hakkım olmasa da sana sinirlenmiştim. O yüzden bitirmemiştim. Kendimi iyi hissetmediğim zamanlar iştahım kesiliyor. O sıralar iyi değildim." diyerek olayın kendi açısını anlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...