Geçip giden yola bakarken kısa bir iç çektim. İki günün sonunda tekrar eve dönüyorduk. Ben de her yolculukta olduğu gibi yine dışarıyı izlerken bir şeyler düşünüyordum.
Bu sefer aklımda Bartın ve Yalın vardı.
Bu iki günde grupta birkaç kez konuşsak da o ikisi de mesajlara cevap vermemişti. Bundan sonrasında ne olacaktı bilmiyorduk. Aralarında ne vardı, düzelecekler miydi? Hepsi meçhuldü. Birbirlerini fazlasıyla kırmış gibilerdi. Bu kırıklar iyileşir miydi emin değildim.
"Ay sıkıldım vallahi. Bir şarkı falan mı açsak?"
Annemin sözleriyle göz ucuyla ona baktım. Büyük kavgamızın üstünden neredeyse bir hafta geçmişti. Bu bir hafta içinde dediklerimin kafalarına dank etmesinden ötürü olacak ki bana oldukça iyi davranıyorlardı. Daha doğrusu sonunda mantıklı hareket etmeye başlamışlardı.
Yine de bir tarafım her zaman onlara kırgın kalacaktı.
Onları anlayabilirdim, sevebilirdim. Hatta çok sevebilirdim. Ama hak veremiyordum. 17 yıldır içinde köklenmiş bir kaygı büyütmesine sebep olanları affedemiyordu ruhum.
Yine de dedim ya seviyordum. Hatalarıyla, yanlışlarıyla, beni yaralayışlarıyla... Her şeyiyle seviyordum onları.
"Bu şarkı sana gelsin o zaman." Babam sözlerinin ardından radyoya uzandığında merakla çalacak olan şarkıyı bekledim.
Normalde yol boyunca sessizce oturmayı planlıyordum. Ta ki radyoda İsmail YK- Allah Belanı Versin çalana kadar.
Ben kahkahamı bastıramazken annem çatık kaşlarıyla "İnanmıyorum sana Erhan!" dedi kızgın bir sesle. Babam bir yandan yola bakarken bir yandan anneme bakıyordu. "Ayla benim ne suçum var Allah aşkına? Radyodan rastgele çıktı işte."
"Ay o kadar içinden geçirmişsin ki işte, bu şarkı çıktı!"
Annem tribine devam ederken ben gülmemi bastıramıyordum. Çünkü şarkı hala çalmaya devam ediyordu. Gülmekten gözümden yaş gelecekti neredeyse.
"Eva bir el at kızım. Anan beni dinlemiyor."
"Heh, bir de anan olduk şimdi iyi mi? İsmimiz de unutuldu."
Annem kollarını göğsünde kavuşturup çenesini dikleştirdi ve tam trip mooduyla dışarıya bakmaya başladı.
"Yav ben öyle demek istemedim."
Babam ne derse desin annem trip moodundan vazgeçmiyordu. Babamın sonunda aklına başka fikir gelmiş olacak ki aynadan bana göz kırpıp anneme baktı. Ben hala gülerek onları izlerken babam ritmik bir tonda şarkı söylemeye başladı.
"Kız sana hayran olsunlar. Öpüp de başlara koysunlar!"
Annem yavaş yavaş gülmeye başlarken yine de naz yapmaya devam ediyordu. Onun bu haline babam da gülmeye başladı. Uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştık ailecek. Ama şimdi o kadar mutluydum ki gülmemi durduramıyordum.
"Tamam." dedi annem en sonunda. "Çok güldük çok ağlayacağız."
Felaketten önceki son güzel sözlerimizdi bunlar...
Bir anda art arda duyulan korna sesleriyle araba savrulmaya başladı. Görebildiğim tek şey karşımızdan gelen hakimiyetini kaybetmiş kamyondu. Ve idrak edebildiğim son şey ise babamın kamyondan kaçmak için arabayı sağa doğru kırmasıydı.
Sonrası bir felaket.
Araba yolun kenarındaki kısa, hafif eğimli bayırda bir takla atarak durduğunda acıyla inliyordum. Görüşüm bulanıklaşırken aklımdaki tek şey annem ve babamdı. Gerisi tamamen karanlıktı...
_____
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...