"Bartın, yapma ya!" Bartın sitemime gülerken bir kez daha seslice öptü yanağımdan. "Neyi yapmayayım?"
"Yedin yüzümü resmen!"
Bartın bu sefer kocaman bir kahkaha atarken kollarımı göğsümse birleştirdim. Mızmız bir çocuk misali kaşlarımı çatarken "Git." dedim huysuzca.
Bartın dingin bir ifadeyle elini uzatıp yanağımı okşarken "Gidersem üzülmeyecek misin? diye sorduğunda çatık kaşlarım gevşedi. Sertçe yutkunduktan sonra dudaklarımı zorlukla araladım.
"Üzülmem, senle beraber ölürüm."
Gözümden akan yaşla kapanan gözlerim, gözümden akan yaşla açılırken burnuma hastane kokusu doldu. Başımda hissettiğim keskin ağrıya rağmen bakışlarımı etrafta gezdirdim. Odada tektim.
Doğrulmaya çalışırken açılan kapının hemen ardından "Eva dur lütfen. Kalkmamalısın." diyen sesi duyduğumda duraksadım. İçeri giren kırklı yaşların sonunda görünen doktor, bana doğru yaklaşırken "Kazayı hafif atlatmış olsan da kontrol etmem gerek. Lütfen yat o yüzden." dediğinde itiraz etmeden geri yaslandım.
Doktor, beni kontrol etmeye başladığında dilimin ucuna gelen soruları sormamak için çabalıyordum. Bartın... Ceren abla... Bebek... Birinden birine bir şey olduysa ne yapacaktım ben? Kalbim acıyla kasılırken gözlerim doldu. Canım acıyordu. Ya canımın acıması, canımdan çok sevdiğimin canı acıdığındansa?
"Eva, iyi misin?" Doktorumun sesiyle kendime gelirken "Di-diğerleri iyi mi?" diye sordum titrek bir sesle. Alacağım cevaptan ölesiye korkuyordum. Doktor sorumu es geçerek "Şu anlık gayet iyisin. Ama bir gün daha gözetim altında tutulman da fayda var. Ben şimdi yakınlarına haber vereceğim, sen dinlen. Geçmiş olsun." dedi ve odadan çıktı.
Onun gidişiyle ellerimi yüzüme kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Cevap vermemişti! Belki de verememişti... Sanki iki el boğazımı sıkıyor da nefes almamı engelliyordu.
Odanın kapısı açıldı ve birkaç ayak sesi doldu kulağıma. Ama bakacak gücüm yoktu. Ağlamam dinmiyordu, acım dinmiyordu. Tekrar tekrar gözümün önüne geliyordu kaza anı. Son kez onun gözlerine bakışım aklımdan çıkmıyordu. Bozuk bir plak olmuş, tekrar tekrar başa sarıyordu o anlar zihnimde.
Annemin kokusu burnuma dolarken kollarını bana sıkı sıkı sarışını hissettim. "Annem... İyi misin? Ağlama annem, ağlama annesinin güzeli." Nefesim kesik kesik çıkarken "A-anne. Ba-bartın..." diyebildim yarım yamalak. Annem bir eliyle ellerimi tutup yüzümden uzaklaştırırken diğer eliyle yüzüme yapışan saçlarımı geri itti. "İyi olacak. Ağlama annem, Bartın iyi olacak."
Ağlamaktan kızaran gözlerimi odada gezdirdiğimde yanımdaki babamı gördüm önce. "Baba?" Ağlamaklı sesimle babam eğilip bana sarılırken "Buradayız kızım. Buradayız." dedi sakin ama güven verici bir sesle.
Bakışlarım odanın kalanında dolandığında diğerlerini gördüm. Hepsinin ağlamaktan gözleri kızarmıştı. "Bartın'ı yalnız bırakmasay-" Dudaklarımın arasından feryat eden hıçkırık kelimemi tamamlamama izin vermezken Arya birkaç adımda yanıma gelip kollarını bana sardı. "Bartın Karayel o. Her şeyin üstesinden gelir kızım o, bilmiyor musun?"
Kendi inanmak istediği sözleri bana söylüyordu, biliyordum. İnanmaya ihtiyacımız vardı. İnanmaya ve umut etmeye. İnsandık ya sonuçta. Tutunacak bir dala ihtiyacımız vardı.
~
Doktorumdan gelen izinle beraber yerimden kalkarken annem bana yardımcı oldu. Uyanalı bir saat olmuştu. İlk yarım saati acıdan gözüm hiçbir şeyi görmese de sonrasında biraz daha kendimi toparlamıştım. Ve o ana kadar neler olduğunu anlatmalarını istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...