0.6

7.5K 334 190
                                    

"Eva, hadi ya!"

"Kızım olmaz diyorum. Annem kızar."

On dakikadır Feyza'nın kafeye gitme ısrarlarıyla uğraşıyordum. Çoktan eve gitmek için otobüse binmem gerekiyordu. Ben de kafeye gitmek isterdim ama annemin kızacağına emindim.

"Annen işte değil mi senin?"

Başımı hafifçe salladım.

"E-e tamam işte. En fazla bir saat otururuz hadi, lütfen. Zaten seneye ders çalışmaktan eğlenemeyeceğiz, bir saat eğlendik diye ne olabilir ki?"

Beynim söylediklerini tartarken sıkıntılı bir nefes bıraktım. Feyza kabul etmem için gözlerimin içine bakıyordu. Kararsızlığımı sona erdirdim.

"Tamam ama sadece 1 saat."

Feyza sevinçle ellerini çırparken koluma girdi. "Tamam, söz. Sadece 1 saat. Hadi gidelim."

Onun heyecanına gülerken "Hangi kafeye gidiyoruz?" diye sorduğumda "Sultan'a." dedi kısaca. Sultan Kafe, okula çok uzak değildi. Daha önce hiç gitmesem de adını duymuştum. Öğrencilerin sevdiği bir yerdi.

10 dakikada kafeye vardığımızda kendimizi hızla içeri attık. Kafenin içerisi sıcacıktı. Feyza beni bir masaya yönlendirirken ben içeriyi inceliyordum. Orta büyüklükte bir kafeydi. Kapı kafeyi tam ortalıyordu. Kapının karşısında kasa vardı. Kasanın arkasındaki kapı mutfağa açılırken sol tarafında boyut boyut kare ve dikdörtgen masalar vardı. Kafenin kapısının olduğu duvar full cam olduğundan içerisi ferahtı. Kasanın sağ taraftaki duvarın kenarında bir tane büyük masa vardı ve doluydu.

Arya, Dilay, Ediz, Uraz ve Bartın tam kadro o masada oturuyorlardı. Masa sekiz kişilikti. Geriye kalan üç sandalye boştu.

Feyza beni onların hemen yanındaki dört kişilik masaya çekiştirdi ve onlara bakacak şekilde oturttu. Kaşlarımı çatsam da bir şey demeden çantamı kollarımdan çıkarıp kenara koydum.

Yanımıza gelen otuzlu yaşlarındaki ablaya döndüğümüzde "Hoş geldiniz. Ne alırsınız?" diye sordu. Feyza kahve ve portakallı kek isterken ben çay ve iki poğaça istemiştim. Bari bir şey alacağım, karnımı doyursun. Değil mi ama?

Feyza üzerindeki ceketi çıkarırken ben telefonumu çıkarıp İnstagram'a girdim.

Erenlendiniz: Eve vardın mı?

Telefonum elimden çekildiğinde Feyza'ya baktım. Çatık kaşlarıyla bana bakarken "Eve gidene kadar sabret. Bu bir saat bizim eğlenme vaktimiz. Telefonla harcamanı istemiyorum." dediğinde istemesem de ona hak verdim.

Beremi çıkartıp saçlarımı düzelttim. Üzerimdeki montun fermuarını açıp üzerimden çıkarırken Feyza'nın "Bu çocuklar çok yakışıklı yalnız." dediğini duydum. Bakışlarım onun baktığı yere döndüğünde Bartın, Uraz ve Ediz'e dediğini anladım. Ediz ve Uraz kuzendi. Uraz, Ediz'e oranda daha eğlenceli biriydi. Bizim sınıfta olduklarından biliyordum.

Uraz mavi gözlere ve kahverengi saçlara sahipti. Ediz'in saçları da kahverengiydi ama gözleri elaydı. Birbirlerine pek benzedikleri söylenemezdi. En azından ben benzetmiyordum. Huy olarak da, tip olarak da.

Bartın ise koyu saçlara sahipti. Göz rengini hala daha bilmiyordum. Yanaklarındaki içe çöküklük ona yakışıyor ve ayrı bir hava katıyordu. Karakteri hakkında ise sinirli olmasından başka bir şey bilmiyordum.

"Sen daha bugün serseri ve onun arkadaşları demiyor muydun onlara?"

Feyza sorduğum soruyla gülerken "Biliyorsun ki bebeğim, ben karaktere değil tipe bakıyorum." dedi flörtöz bir tavırla. Ardından sessizce ekledi. "Ve şu anda gözlerimi serseriden alamıyorum."

O flörtöz bakışlarla Bartın'ı süzerken ona inanamıyormuş gibi baktım. Halbuki şaşırmamam gerekti. Feyza'nın sevmekle, bağlanmakla alakası yoktu. Flört yapmayı, canı sıkılınca bırakmayı seviyordu. Bana kalırsa bu hoş değildi ama onun hayatıydı. Hoş uyarsam da zaten dinlemiyordu.

"Şşt! Gelsenize!"

Arya'nın sesiyle bakışlarım Feyza'ya döndü. Oraya çok bakmış olacak ki sonunda bizi davet ettirtmişti. Ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Komik duruma düşmüştük.

Ben itiraz edeceğim sıra Feyza ceketini ve çantasını alarak ayaklandı. Onun bu emrivaki tavrının hesabını daha sonra soracağımı aklıma not ederken sessizce oflayarak ayağa kalktım. Montumu çantamı ve telefonumu alıp sessizce Feyza'yı takip ettim.

Bartın masanın başında oturuyordu. Sağında Dilay, Uraz ve Arya; solunda ise Ediz vardı. Feyza, Ediz'in yanına oturduğunda ben de onun yanına oturdum. O sıra siparişlerimiz de bizim yönlendirmemizle bu masaya gelmişti.

Çantamı yanımdaki sandalyeye bırakırken montumu da üstüne koydum ve telefonumu da masanın üzerine koydum. Başka bir şekilde buraya otursaydık gerilmezdim. Sonuçta Bartın hariç diğerleri ile aynı sınıftaydık ama şu anda gergindim. Zorla davet ettirmiştik kendimizi. Daha doğrusu Feyza davet ettirmişti.

"E-e ne yapıyorsunuz? Sizi ilk defa görüyoruz burada."

Arya neşeyle konuştuğunda istemsizce gülümsedim. Enerjisi çok güzel bir kızdı, bunu sınıfta da görüyordum. Hafif esmer teni, kahverengi saçları ve gözleri vardı. Güzelliğinin yanı sıra oldukça samimi ve tatlıydı da.

Feyza onunkini aratmayacak bir neşeyle konuştu. "Eva Hanımı, sonunda ikna edinca geldik. Siz hep burada takılıyorsunuz anladığım kadarıyla."

Eliyle beni gösterdiğinde gülerek başımı salladım. "Bartın aşkımın kuzeni Sultan ablanın kafesi burası. O yüzden buradayız biz hep. Canım Bartın'ım sayesinde."

Uraz'ın konuşması bizi güldürürken Bartın 'bundan adam olmaz' dercesine başını iki yana salladı. "Ama güzel kafe. Kuzenin zevkliymiş."

Feyza'nın Bartın'a yönelik konuşmasıyla Bartın "Öyledir." dedi kısaca. "Eva'yı daha fazla ikna edebilirsem buraya daha fazla gelmek isterim."

Feyza'nın söyledikleri üzerine gülerek konuşacaktım ki art arda telefonumun bildirim sesi duyuldu. Bütün bakışlar bana dönerken telefonu elime alıp mesajı okudum.

Eren Aykut: Şimdi vardım.

Eren Aykut: Ver bakalım kendin hakkında bilgi.

¤¤¤

-Textingden biraz uzak bir bölüm oldu.

-Sizce nasıldı?

-Feyza'nın davranışlarını nasıl buluyorsunuz?

-Uraz? Arya? Bartın? Ediz? Dilay?

Gözyaşlarıma Dokundun | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin