"Eva, şekeri unutmuşum. Onu da versene."
"Tamam."
Tezgahın üzerindeki şekeri anneme uzattıktan sonra duvara bitişik duran masaya oturdum. Babam baş köşede, annem onun yanında, ben de annemin yanındaydım.
Mutfağımız boyuna uzundu, enine ise geniş sayılırdı. Kapıdan girdiğimizde sağ tarafta L şeklinde tezgah, beyaz dolaplar, fırın vs. kalıyordu. Kapının sol tarafında duvar payı kalmıyordu. Kapının tam karşısında ise beyaz küçük bir yemek masası vardı. Masanın karşısında ise ekmeklik, onun üzerinde de küçük boyutlarda bir televizyon. Ve yine onun yanında da balkona açılan bir kapı.
"Evde eksikler var. Yemekten sonra bir markete gidelim."
Annemin sözlerinin ardından babam başını sallayarak "Tamam, sonra ben bir sanayiye uğrayacağım. Araba geçende garipten sesler çıkarıyordu. Ona baktırayım." dediğinde bu sefer annem başıyla onu onayladı.
Karnımın doyduğunu hissettiğimde cebimdeki telefonumu çıkarıp kendi hesabıma girdim. Çayımı yudumlarken bir yandan da İnstagram hikayelerine göz atıyordum.
"Yine mi ya?"
Kendi kendime mırıldanışımı duyan annem meraklı bir tonda "Ne olmuş?" diye sorduğunda ekranı ona çevirdim. Halamın sürekli benimle kıyasladığı kızı yani Begüm, yine bilmem kaçıncıya sevgili değiştirip çok mutlu olduklarını yazmıştı. Tabii ki kimsenin hayatı kimseyi ilgilendirmezdi ama halam benim en ufak yanlışımda yeri göğü inletirken kızının hatalarını asla görmemesi sinirimi bozuyordu.
Annem cıkcıklarken "Kaçıncı bu kız? Hayır, insanın sevgilisi olabilir tabii ama her hafta da sevgili değişmez yani." dediğinde bilmiyorum dercesine dudaklarımı büzdüm. "Ee başka kimler ne paylaşmış?"
Annemin dedikoducu bir hava sorduğu soruya gülerken ona yaklaşıp akraba olduklarımızın neler paylaştığını gösterdim.
Biz böyleydik işte. Kavga ediyor, sonra durup dururken barışıyorduk. Kimse kimseden özür dilemiyor, kavganın konusunu açmıyordu. Kendi kendimize iyileşiyorduk galiba. Annemi de babamı da seviyordum. Evet, ders konusunda oldukça katılardı ama bu onlardan nefret etmem için yeterli değildi.
Ne kitaplara, dizilere konu olacak kadar kötü, ne de iyi bir aile ilişkim vardı. Onlardan ölesiye nefret etmiyordum ama hiçbir zaman ebeveynlerimle iki arkadaş gibi de olmamıştım. Yeri geldiğinde sinir oluyordum, ağlıyordum ama yeri geldiğinde varlıklarına şükrediyordum. Bir gün onları kaybedeceğimi bile bile bana ders konusunda kızdıkları için nasıl onlardan nefret edebilirdim ki? Seviyordum işte. Öyle ya da böyle.
¤¤¤
Erenlendiniz: Veee yarın pazartesi!
Erenlendiniz: Seni görebileceğim tekrardan.
Erenlendiniz: Ay bu çok güzel bir his.
@aykuteren çevrimiçi.
*Görüldü.
Yazıyor...
Eren Aykut: Hangi his?
Erenlendiniz: Seninle duygularımı paylaşabilmek.
Erenlendiniz: Önceden olsa kendi içimde bunları yaşamak zorunda kalırdım.
Erenlendiniz: Ama şimdi sana da söyleyebiliyorum :))
Eren Aykut: Bu açıdan bakmamıştım hiç.
Eren Aykut: Ama seni mutlu ediyorsa güzel.
Erenlendiniz: Sensin güzel, yerim seni <3
Eren Aykut: :)
Erenlendiniz: Benim kalp yine coştu.
Erenlendiniz: Ben biraz onu sakinleştireyim.
Eren Aykut: Sakinleştir bakalım.
*Görüldü.
Yüzümdeki gülümsemeyi silmeye çalışarak annemlerin yanında gittim. Kasadan aldıklarımızı geçiriyorlardı. Telefonu cebime koyduktan sonra önüme gelen saçları arkaya atıp şapkamı düzelttim. Yine lacivert beremi takmıştım.
Poşetlerden birkaçını alıp marketten çıktım. Marketin önündeki arabanın yanında annemleri beklemeye başladım. Annemler geldiğinde poşetleri yerleştirip eve gittik.
Arabadan inip poşetlere yardım edeceğim sıra annem "Senin işin çok sürecek mi sanayide?" diye sordu babama. Babam başını iki yana sallarken "Yok ya. Baktıracağım sadece. Uzun sürecek olursa taksiyle falan dönerim." dediğinde annem bana döndü. "İstersen sen de git babanla. Biraz hava al. Gelince tam olarak odaklanmış olmanı istiyorum ama."
Bu teklifle gülümserken "Tamam, söz." dediğimde o da gülerek "İyi, hadi gidin siz. Ben taşırım bunları." dedi. Biz babamla arabaya bindikten sonra radyoya uzanıp şarkı açtım. Normalde babamla şarkı zevklerimiz uyuşmazdı ama bu sefer bir şey dememişti.
Sanayiye geldiğimizde babam dükkanların arasından ilerleye ilerleye sonunda bir dükkanın önünde durdu. Galiba kendi tamircisine gelmiştik. Küçükken birkaç kere gelmiştim babamla buraya ama uzun zamandır gelmemiştim. Bir sürü dükkan ve ses kalabalığı vardı.
Babam arabadan indiğinde ben de arabadan indim. Ben etrafa göz atarken babam zayıf, uzun boylu bir adamla konuşmaya başladı. Kıyafetlerine bakacak olursak dükkanın sahibi olmalıydı.
Onlara doğru birkaç adım attığımda adamın "Benim çırağa söyleyeyim. Arabayı çeksin içeriye de bakalım bir." dediğini duydum. Sonrasında adam içeriye doğru gidip birine seslendi ama tam olarak ne dediğini duyamadım.
Babam bana dönerken "İçeride otur, üşüme burada. Çay koyarlar sana." dediğinde başımı sallayarak içeri ilerledim. Babamın konuştuğu adam beni gördüğünde "Geç kızım içeri. Şuradaki koltuklara otur. Benim çırak arabayı çeksin, sana çay koyar." dediğinde gülümseyerek gösterdiği yere ilerledim.
Ben koltuğa ilerlerken bir anda yanımdaki kapıdan çıkan kişiyle çarpışmak üzere geldik. İrkilerek geri çekilirken karşımda gördüğüm kişiyle kaşlarımı çattım.
"Bartın?"
¤¤¤
-Selam! İki bölümdür texting olunca bu bölüm biraz normale döndü.
-Eva ve ailesinin ilişkisini biraz anlatmak istedim aslında. Umarım anlatabilmişimdir. Çünkü ailesinin hataları olsa bile ondan vazgeçemeyen illaki kişiler vardır.
-Peki Bartın ve Eren hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Eva sizce mutluluğa ulaşacak mı? Ya da nerede ve nasıl ulaşacak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Novela JuvenilEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...