0.7

7.1K 318 219
                                    

Erenlendiniz: Hmmmm

Erenlendiniz: Her gün bir bilgi vereceğim ona göre.

Erenlendiniz: En sevdiğim meyve vişne,

Erenlendiniz: Dolayısıyla vişneli her şeyi severim.

Eren Aykut: Vişne demek ha?

Eren Aykut: İyiymiş :)

Erenlendiniz: İyi tabii, çünkü ben seviyorum ;))

"Eva!"

Feyza'nın uyarıcı sesiyle başımı telefondan kaldırdığımda hepsinin bakışlarının üzerimde olduğunu gördüm. Gülümsemem silinirken sertçe yutkundum.

"Sevgilin olduğunu bilmiyorduk."

Arya'nın samimiyetle kurduğu cümleyle başımı hızlıca iki yana salladım. "Yok, ne sevgilisi ya? Sevgilim yok." dediğimde "O zaman sevdiğin var?" dedi sorarcasına.

İstemsizce utanırken elimle ensemi kaşıdım. "Orası biraz karışık." diyerek kaçamak bir cevap verdiğimde hafifçe gülümsedi.

Feyza benim utandığımı anlamış olacak ki konuyu değiştirdi. "Siz nasıl tanıştınız? Ediz ve Uraz kuzen de diğer üçünüzle nasıl bir araya geldiniz ki?"

Uraz herkesten önce lafa atlayarak "Bartın aşkım hariç, biz ilkokuldan beri tanışıyoruz." dediğinde diğerleri de güldü. Ediz, Uraz'a bakarken "Zevzek herif." diye mırıldandığında Uraz "Kıskanç herif. Ailenin tüm mükemmeliği bende diye kıskanıyorsun değil mi?" dedi egosunu konuşturarak.

Onlar kendi arasında gülerek konuşmaya başladıklarında sadece gülümsemeyle eşlik ediyordum onlara. Bakışlarım arada bir donuk bir ifadeyle masaya bakan Bartın'a takılıyordu. Çenesini kastığından yanakları iyice içeri çökmüştü, kaşları hafif çatıktı. Elleri masanın altında olduğundan yumruk yapıp yapmadığını göremiyordum ama şu anda hiç rahat olmadığı belliydi.

Ara sıra söylenenlere hafifçe gülüyor, Feyza'nın ısrarcı sorularına kısa yanıtlar veriyordu. Bizim burada olmamızdan rahatsız olma ihtimali yüksekti çünkü pat diye dahil olmuştuk.

Zaman hızlıca akıp giderken bir saat dolmuştu. Feyza'nın koluna hafifçe dokunup bana dönmesini sağladım ve sessizce konuştum. "Ben bir lavaboya gideyim, sonra kalkarız. Bir saat oldu."

Feyza itiraz edecek gibi olsa da çatık kaşlarımı gördüğünde başıyla onayladı. Bu bir saatin bile bana bir dönüşü olacakken daha fazla geç kalamazdım.

Sessizce yerimden kalkıp masanın kasaya ilerledim ve lavabonun yerini sordum. Lavabonun yer kaplamaması için kafenin yan tarafına yapıldığını öğrendiğimde hızlıca girişe ilerleyip kafeden çıktım. Soğuk hava bedenimi titretirken hızlıca yan tarafa ilerleyip kadınlar için ayrılan lavaboya girdim.

Lavabonun, kafe gibi sıcaklığı beni şaşırtırken mutlu da etti. En azından lavaboya geldiğimizden soğuktan ölmeyecektik.

İşlerimi hızlıca halledip saçlarımı düzelttim. Üzerimdeki sweatın kollarını çekiştirdikten sonra lavabodan çıktım ve hızlıca kafeye ilerlemek için bir adım attım. Ta ki onu görene kadar.

Eren, yanında onun sınıfından yani eşit ağırlık sınıfından bir kızla beraber önümden geçtiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Beni fark etmemişti bile. Öne doğru birkaç adım attıktan sonra arkalarından baktım.

Sultan Kafe'ye girdiler.

Sol taraftaki cam kenarına oturduklarında full cam olan duvardan onları görebiliyordum. Şapkasını çıkaran kızın saçlarını karıştırdı sağ eliyle.

Bu görüntü, havanın soğukluğuna rağmen canımı yaktı. Ellerim istemsizce saçlarıma giderken buruk bir gülümsemeyle baktım. Ve gözlerimden dudaklarıma uzanan gözyaşlarını hissettim.

Öne doğru attığım adımları bu sefer geriye doğru attım ve sırtımı kafenin yan tarafına dayadım. Üşüyordum, hatta tir tir titriyordum ama umrumda değildi. Kalbimde hissettiğim baskı diğer şeyleri görmemi bile engelliyordu.

Duyduğum adım sesleriyle hızlıca gözyaşlarımı sildim. "İyi misin?"

Bartın'ın sesini duyduğumda yaslandığım duvardan doğrulup ona döndüm. "İyiyim, çok iyiyim." dedim gülümseyerek. İnanmasını umuyordum sadece. Çünkü ne açıklama yapacak ne de bahane uyduracak gücüm vardı.

Boyu, benden yaklaşık 10-15 santim uzun olduğundan başımı kaldırıp bakmak zorunda kalıyordum. Bakışlarını benden çekip "Ağlamışsın. Belli oluyor." dedi kesin bir sesle.

Sertçe yutkunurken "Ben..." diye mırıldadığımda "Açıklama yapmak zorunda değilsin. Meraklı biri değilimdir." dedi umursamazca. Sorgulamaması hoşuma giderken de takıntığı tavır kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.

"Sen niye geldin?"

Tersçe sorduğum soruyla lavaboyu işaret etti. Hafifçe öksürerek anladığımı belirttiğimde lavaboya ilerledi ve girmeden önce aynı umursamazlıkla konuştu. "İçeri gir, hava soğuk. Hoş, hasta olmak istiyorsan girmeyedebilirsin."

Lavaboya girip kapıyı kapattığında sinirle derin bir nefes aldım ve kafeye girdim. Bakışlarımı Erenlere çevirmeden direkt masaya ilerledim ve "Kalkalım artık." dedim gülümseyerek.

Feyza itiraz etmeden yerinden kalkarken ben de hızlıca montumu giydim. Burada daha fazla durmak istemiyordum. Çantamı da kollarımdan geçirdikten sonra Feyza'nın vedalaştığı diğerlerine döndüm.

"Bizi davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Güzel bir saat geçirdik."

"Bunu tekrarlayalım kızlar. Bunlardan sıkılmıştım."

Uraz'ın burun kıvırarak söylediklerine karşılık Ediz onun kafasına vururken Dilay göz devirdi. Arya ise onu umursamadan bize baktı. "Evet, evet. Bunu tekrarlayalım."

"Tabii, bence de."

Feyza neşeyle konuştuğunda ben sadece gülümseyerek "Neden olmasın?" dedim. Ardından vedalaşıp hesabı ödedik ve kafeden çıktık.

Feyza, Eren'i ancak kafeden çıkarken görmüştü. O kafeye girdiğinde büyük ihtimalle sohbete dalmaktan görmemişti.

"Oha! Seninki gelmiş ya!"

Feyza'nın abartılı konuşmasına cevap verecekken gördüğüm Bartın'la sustum. Kafenin kenarında, yani benim az önce sırtımı dayadığım yerde, aynı benim şekilde duruyordu. Elindeki sigaranın dumanı, soğuk havada kendini net bir şekilde belli ediyordu.

Bakışlarımız birleştiğinde birkaç saniye gözlerimi kaçırmadım. Feyza ona doğru bir iki adım attığında ise bakışlarımı çekerek yürümeye devam ettim. Feyza'nın flörtleşme çabasını kaldıramayacaktım, en azından şu anlık.

Telefonumu çıkardım ve İnstagram'a girdim. Soğuk havanın üşüttüğü parmaklarımı klavyede dolaştırdım.

Erenlendiniz: Kalbim ellerinde ölüyormuş gibi hissediyorum.

Erenlendiniz: Beni görmüyorken başkalarının saçlarına değiyor elin.

Erenlendiniz: Benim görmek için her şeyi verdiğim gözlerin, onların gözlerine değiyor uzun uzun.

Erenlendiniz: Ve ben bunlar olurken yavaş yavaş ölüyorum.

¤¤¤

-Eren'e söylemek istedikleriniz?

-Eva'ya söylemek istedikleriniz?

-Bartın'a söylemek istedikleriniz?

-Feyza'ya söylemek istedikleriniz?

Gözyaşlarıma Dokundun | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin