"Ay yeter artık ama!"
Feyza'nın isyanıyla yutkunarak pipeti dudaklarımdan uzaklaştırdım. Vişneli meyve suyu içerek efkarlanıyordum. Ama asıl sorun meyve suyunun bitmiş olmasıydı. Dibinde kalanları pipetle içmeye çalıştıkça kötü bir ses çıkıyordu ve Feyza da buna daha fazla dayanamamış olacaktı ki sonunda kızmıştı.
"Tamam, biliyorum. Üzülüyorsun. Ama bu kadar da kendini salma."
Üzerimdeki monta daha çok sarıldım. Öğle arasında, bu soğukta dışarıda tek oturan akıllılar(!) bizdik. Soğuk bizi, kendimize getiriyordu. Zaten sadece on dakikalığına gelmiştik ve birazdan da tekrar içeri girecektik.
Bakışlarım okuldan çıkan dörtlü gruba takıldı. Arya, Dilay, Ediz ve Uraz. Otobüste karşılaştığım çocuğun yani Bartın'ın bizim okuldaki arkadaşları onlardı. Ve tahminimce şu anda iki okulu ayıran tel duvarlarda Bartın'la konuşacaklardı. İki okuldaki arkadaşlar tellerde buluşurlardı çünkü cuma günleri hariç öğle vakti okuldan çıkmak yasaktı.
Biz direkt tellerin karşısında oturduğumuzdan onları net bir şekilde görüyorduk.
"O okuldakilerin çoğu serseri. Nasıl arkadaş olabildiler anlayamıyorum gerçekten."
Feyza'nın sözleriyle ona baktım. Bir yandan haklıydı. O okuldaki çoğu öğrenci gerçekten serseriydi. Kavgalar, yaralanmalar, bağırışlar oluyordu hep. Orada olan çoğu olayı duyuyor ve görüyorduk teller sayesinde. Bartın da onlardan biriydi. Birkaç kere büyük kavgalarına denk gelmiştim.
"Her şey gördüğümüz gibi değildir belki de. Özünde nasıl biri olduğunu bilemeyiz."
Feyza ayağa kalkıp omuz silkerken "Bence görünen köy klavuz istemez. O çocuk tam bir bela." dediğinde onlara doğru baktım. Bakışlarım Bartın'la kesiştiğinde göz göze geldik. Bizim okuldakiler ona hararetli bir şeyler anlatırken o ise bıkmıs bir ifadeyle bakıyordu.
Feyza'nın ilerlediğini fark ettiğimde bakışlarımı kaçırıp ona yetiştim. Okulun sıcaklığı beni bir anda mayıştırırken gülümsedim. Ta ki karşıdan gelen Eren'i görene dek.
Elim ayağım birbirine karışırken ona baktım. Yanındaki birkaç kişiyle konuşurken gülüşüyordu. Ona hayran hayran baktığımı fark etmiyordu bile. Dedim ya, bana baksa da görmüyordu.
Kalbim acıyla kıvranırken yanımdan geçip gitti. Kokusu bir saniyeliğine burnuma dolarken gözlerimin yaşardığını hissettim. "Eva... Yapma böyle. Elbette her şey yolunu bulur. Ağlamana değmez."
Ben Eva Elis Arınç. İkinci isminin kullanılmasından hoşlanmayan, kalbi kırık ama gülümseyen kız.
İşaret parmaklarımı gözlerime koyarak gözyaşlarımı geri gönderdikten sonra gülümsedim. "Tamam, iyiyim. Bir an kötü hissettim sadece."
Beraber sınıfa gittiğimizde telefonu çıkardım ve beklemeden yazmaya başladım.
Erenlendiniz: Kokun çok güzel...
Erenlendiniz: Keşke ben de istediğim zaman o kokuyu içime çekebilsem.
Erenlendiniz: Çaresizce yanımdan geçmeni beklemesem.
*Eren Aykut çevrimiçi.
*Görüldü.
Yazıyor...
Eren Aykut: Bizim okuldasın?
Eren Aykut: Seni tanıyor muyum?
Erenlendiniz: Sana o kadar uzağım ki...
Erenlendiniz: Tanıyıp tanımadığını bile bilmiyorum.
Eren Aykut: Tanıt o zaman kendini,
Eren Aykut: Madem karşıma çıkmayacaksın, en azından hakkında bir şeyler bileyim.
Eren Aykut: Belki her şey istediğin gibi gitmezse arkadaş olabiliriz?
Eren Aykut: Hoş, benden nefret etmezsen.
Erenlendiniz: Kalbim senden nefret etmeyi kaldıramaz.
Erenlendiniz: Ama arkadaş olmayı da...
Erenlendiniz: Yine de kabul.
Erenlendiniz: Sana kendimden biraz bahsedeceğim.
Eren Aykut: Güzel, sevindim :)
☆☆☆
✨Herkese selam! Kurgu nasıl gidiyor diye sormak istedim.
Beğenmediğiniz, eksik bulduğunuz noktaları yazarsanız beni çok çok mutlu edersiniz.
Oy verip yorum yapmayı unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...