Parmak uçlarımda hissettiğim kahvenin sıcaklığı beni mutlu etmeye yetmese de hoşuma giderken sıkıntılı bir nefes aldım.
Eren ile son konuşmamızın üzerinden iki gün geçmişti. O gün okula gitmemiş, hasta olduğuma annemi ikna etmiştim. Daha da kötüleşip okuldan bir hafta uzak kalacağıma, bir gün uzak kalmamı daha mantıklı bulduğu için itiraz etmemişti.
Şimdi ise bulunduğum bu noktadayım. Kantinde tek başıma oturuyorum. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Soru sorulmasını da istemiyordum. Öylece yalnız kalmak istiyordum. Sürekli son anda geri çevirdiğim göz yaşlarım bana bu konuda yardımcı olmuyordu.
Okula gelmek, onu görmek... Sanki canımdan can alıyormuş gibi hissettiriyordu. Sude ile yan yana olması, gülmesi... Mutluluğuyla mutlu olmak da bir yere kadar yetiyordu işte.
Yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle bakışlarım oraya döndü. Feyza'yı görmeyi beklemesem de bir şey söylemeden durmaya devam etti. Yanıma geldiyse konuşacak olan o olmalıydı.
"Bartın birinden mi hoşlanıyor?"
Herhangi bir başlangıç bekliyordum ama bu soruyu beklemiyordum. Günler sonra ilk kez konuşacaktık ve konuya direkt Bartın'dan girmişti. Hem de alakasız bir konuyla.
Çatık kaşlarla ona bakarken "Nereden bileyim ben Feyza?" diye sordum. Sesimdeki sert tınıya engel olamamıştım. "Benden daha yakın gözüküyordun ona."
"Ne ima etmeye çalışıyorsun sen?"
Üzgünken yaptığı imalarla beni daha da sinirlendiriyordu. Bunu umursamıyormuş gibi gözükürken "Hiçbir şey ima etmiyorum! Sadece reddedilme sebebimi biliyor olabilir misin diye kontrol ediyorum!" dediğinde dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. Bartın'la konuşacağını hiç düşünmemiştim. Belli ki yanılmıştım.
"Feyza bak zaten yeterince üzgünüm-"
"A-a çok pardon! Bir tek Eva Hanım'ın sorunları var çünkü. Feyza'nın tek meziyeti de onun sorunlarını dinlemekti, ben unutmuşum!"
Sinirle söylediği sözler beynime balyozla vurulmuş gibi hissettirirken "Saçmalıyorsun!" dedim öfkeyle. Tartışmamız alevlenirken birkaç göz bizi izlemeye başlamıştı bile.
"Saçmalıyor muyum? Bence sen hiçbir şeyin farkında değilsin! Bunca zaman ben hep senin dertlerinle ilgilendim. Yok Eva Hanım mutsuz, yok Eva Hanım'ın ailesi çok kısıtlıyor... Bıktım artık bu şımarık tavırlarından!"
Şımarık tavırlar mı?
"Senin hiçbir şeyden haberin yok." dedim net tutmaya çalıştığım sesimle. Kendimi ağlamamak için kasıyordum. Ailem hakkında ona pek bir şey anlatmamışken kendi kendine gelin güvey oluyordu.
Sahte bir hüzünle "Tüh ya!" dedi ayağa kalkarken. "Eva Hanım'ın anlatmadığı şeyler de mi varmış? Buyurun anlatın. Biraz daha duygu sömürüsü yapabilirsiniz aileniz üzerinden."
Sinirle yerimden kalktığımda artık herkesin gözü üzerimizdeydi. "Bak! Haddini aşıyorsun. Biz arkadaşız, oturup konuşalım! Ama önce sakinleş!"
Alayla güldü. Buna rağmen mavi gözleri öfkeyle kısılmıştı. "Birincisi, ben sakinim! İkincisi, bu zamana kadar ben senin hep dert dinleyicin oldum. Ailesinin ilgisinden sıkılan küçük bir kız çocuğu gibi sadece sızlanıp durdun! Ama hiç sormadın, Feyza'nın bir derdi var mıdır diye merak etmedin!"
Sinirden dudakları titrerken ben de ondan pek farksız değildim. Bir şey diyemedim. Demeye güç bulamadım kendimde. Sadece öylece ona bakarken bana duygusuz gözlerle baktı. "Bize uzak olmak daha iyi gelecek."
Ve arkasını dönüp bizi izleyen gözler eşliğinde kantinden çıktı. Sözlü tartışmamız, fiziksel bir tartışmaya dönüp büyümediğinden hocalar dahil olmamıştı. Kızaran gözlerimi kaçırdım herkesten. Feyza'nın ardından ben de kantini hızlıca terk ederek bahçeye çıktım.
Kuytu köşelerdeki bir banka oturduktan sonra direnmeyi bıraktım. Gözyaşlarıma izin verdim. Onlar özgürlüğüne kavuşmuş bir kuş gibi yanaklarımdan aşağı süzülürken kesik kesik nefesler aldım. Belki Feyza'nın da haklı olduğu yerler vardı, belki onun dertlerini görememiştim ama söyledikleri... O kadar ağırıma gitmişti ki.
"Sürekli ağlamaktan bıktım."
Kendi kendime söylenirken akan gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum. Üstüne bir de burnum akmaya başlamıştı. Yanımda peçetemin olmaması daha da sinirlerimi bozarken öfkeyle güldüm.
Parmaklarımı saçlarımın arasına geçirirken "Bıktım, bıktım, bıktım." diye söylendim bir kez daha. O sırada gözümün önüne uzatılan bir adet peçete ve duyduğum ses beni ürkütürken bakışlarımı o kişiye çevirdim.
"Bıkmak da ağlamak da çözüm değil. Gözyaşlarını sil, güzel kirpiklerin ıslanmasın."
¤¤¤
-Aman aman aman... Kimdir bu gelen?
-Sizce Eva mı, Feyza mı haklı?
-O halde bundan sonrası Allahu Tealaya emanet, haydi bakalım ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...