"Bugün ayrı bir güzel değil mi ya?" Arya'nın sözlerinin ardından Uraz, onun yanağından makas alarak konuştu. "Çünkü sınavlarımız bugün bitti güzelim. Üstüne yarın tatil. Çok şükür ulan!"
Cuma günündeydik ve öğle yemeği için okulun giriş kapısına doğru ilerliyorduk. Aynı zamanda sınav haftasının bitişi hakkında sohbet ediyorduk. Yine aşırı yoğun sınav haftasının sonunda derin bir nefes almıştık.
Gerçi ben şu an sınavdan çok henüz öğle zilleri çalmamış olan sevgilimi düşünüyordum.
Meslek lisesinin kapısına geldiğimizde beklemeye başladık. Ediz eliyle karnını ovuştururken "Lan manyak gibi acıktım." dedikten sonra "Acaba biz önden gitsek de Bartın arkadan mı gelse?" diye ekledi. Ona attığım bakışı anında fark etmiş olacak ki "Sakin ol öfkeli civciv. Sevgilini bırakıp bir yere gitmiyoruz." dediğinde omuz silktim.
Zil sonunda çaldığında öğrenciler akın akın çıkmaya başladı. Birkaç dakika sonra Bartın'ı gördüğümde tabiri caizse yüzümde güller açtı. Heyecanlı bir bekleyişle onu izlemeye başladım. Her zamanki gibi elleri üstündeki kapüşonlunun cebindeyken kafası önde yürüyordu.
Önündeki çocuğa çarpmamak için başını kaldırdığı bir anda beni gördü. Yüzünde bir gülümseme belirirken adımlarını hızlandırdı ve kafasını dikleştirip gözlerini benden ayırmadan yürümeye başladı.
Ben heyecanla ellerimle oynarken yanımıza vardı. "Selam." Kısaca selam verdikten sonra bana baktı. Okuldayken nasıl davranacağımız konusunda ikilemde kalıyorduk ikimizde. Bu yüzden tuhaf bir bakışma yaşadıktan sonra "Sana da selam Elis." parmaklarıyla burnumu kıstırdı. Anında yüzümü ekşitip eline vururken "Yapmasana ya!" diye söylendim.
Gülerek elini geri çektiğinde "E, hadi gidelim." dedi diğerlerine. Beraber her zamanki dönerciye gittiğimizde içeride Feyza ve birkaç kızı görmemle suratım asıldı. Onunla aynı ortamda bulunmayı kendimce normalleştiremiyordum. O varken diken üstünde gibi hissettiğimden asla rahatlayamıyordum.
Hissettiklerimi Bartın'a ve diğerlerine yansıtmamaya çalışırken peşlerinden içeri girip Bartın'ın yanına oturdum. Feyzalar hemen yanımızdaki masada oturuyorlardı. Ve ben şimdiden yiyip hemen kalkmak istiyordum.
Garson siparişimizi aldıktan sonra beklemeye başladık. Diğerleri kendi arasında konuşurken ben sessizdim. Kendimi rahat hissetmediğim ortamlarda istemsizce sessizleşiyordum. Feyza'dan çekinmemi gerektirecek hiçbir şey yoktu. Ama yine de ona nispet yapıyormuş gibi gözükmek istemiyordum. Bunun onunla değil, karakterimle alakası vardı.
"Sen iyi misin?" Bartın'ın kulağıma dolan sesiyle ona baktım. Anlamamasını beklemek zaten saçmalıktı. Sonuçta o benim sessizlik arkadaşımdı. Ve sessizliğimi de en iyi o anlardı.
"İyiyim." dedim sadece. Daha fazla bir söze ihtiyaç duymadım. "Yiyip hemen kalkarız merak etme." Derdimi anlamıştı. Buna şaşırmazken gülümseyerek onu onayladım.
Birkaç saniye sonra aynı sessiz tonla "Ben olmasaydım aranız bozulmazdı." diye mırılandığında kaşlarımı çatarak ona baktım. Böyle hissedeceğini bildiğimden rahatsızlığımı ona hissettirmemeye çalışmıştım ama görüyorum ki yine de engel olamamıştım.
Masanın üstündeki elini düşünmeden tutup bana bakmasını sağladım. Sağ elinin parmaklarına, sol elimin parmaklarını geçirerek ellerimizi birbirine kenetledim. "Senin suçun yok Bartın. Olması gereken her şey eninde sonunda olur. Onu kaybettiğime üzüldüm ama seni kazandığıma daha çok sevindim."
Bartın'ın gözleri sözlerimle beraber parıldarken gülümsedim. Birleşen ellerimize gülümseyerek baktıktan sonra gelen siparişlerle ellerimizi ayırmak zorunda kaldık.
Dönerimden bir ısırık alacağım sıra bize bakan Feyza'nın bakışlarını yakaladım. Benim ona bakmamla anında bakışlarını kaçırdığında sessizce yutkunarak dönerimi ısırdım. Ona karşı ne acıma ne öfke ne de özlem duyuyordum. Sadece rahatsızlık hissi vardı. Bu yüzden onu yok saymaya çalışarak diğerlerinin sohbetine katıldım.
Dönerlerimiz bittiğinde ücretleri ödeyip kalktık. Feyzalar da bizden bir dakika kadar önce kalkmışlardı. Dışarı çıktığımızda dönercinin kenarındaki lavaboyu işaret ederek "Bir ellerimi yıkayayım." diyerek oraya ilerledim.
Kapının kilitli oluşundan içeride biri olduğunu anladığımda hafifçe kapıyı tıklayarak bizimkilere döndüm. "Biri var, çıksın da ben girerim. İsterseniz siz önden gidin."
Bartın sözlerimle kafasını iki yana sallarken "Beraber gideriz. Ayrı ayrı gitmeyelim." dedi. Uraz onun bu haline burun kıvırken "Bunlar da ne aşk böceği çıktı. Tamam, birbirinize en aşık sevgililer sizsiniz." dediği sıra lavabonun kapısı açıldı.
"Sevgili mi?" Duyduğum sesle derin bir nefes alırken arkama döndüm. Feyza şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Ama bu şok hissiyatı kısa sürdü. Şimdi ise gözlerindeki öfke ateşini görebiliyordum.
"Şu beni reddetme sebebini bilmediğin Bartın'la mı sevgilisin sen?" Bana yaklaşarak öfkeyle konuştuğunda kaşlarımı çattım. Feyza, aynı Feyza olabilirdi ama ben artık eskisi kadar alttan
alan Eva değildim."Sana açıklama yapmak zorunda değilim. İzin verirsen lavaboya gireceğim." Yanında geçeceğim sıra kolumdan tutup beni durdurdu. "Sen nasıl bir yalancısın! Nasıl bir yüzsüzlük bu? Ben senin arkadaşındım ve Bartın'dan hoşlanıyordum! Bunu bana nasıl yaparsın?"
Sinirlerim iyice gerilirken kolumu tutan elini sertçe kavradım. "Birincisi bana bir daha dokunma." diye sert bir uyarı yaptıktan sonra elini son kez sıkıp savurarak bıraktım.
"İkincisi eğer bir yüzsüz arıyorsan yanlış yere bakıyorsun Feyza. Hani dedin ya, ben senin arkadaşındım diye? Ben de senin arkadaşındım ama buna rağmen sen beni defalarca sırtımdan bıçakladın."
İçimde tuttuklarımı söyleme vaktiydi. Bu kez hepsini söyleyecek ve artık bu rahatsızlık hissinden kurtulacaktım. Çünkü bunları taşımak yüreğimi yoruyordu.
Feyza söylediklerim karşısında kendini savunacak bir şey bulamıyordu. Bunu gözleri belli ediyordu. O susunca devam ettim. "Üçüncüsü... Sen Bartın'dan hiç hoşlanmadın. Sen sadece onun görünüşünden etkilendin. Feyza, sen onu tanımıyorsun bile. Onun hakkında bildiğin tek şey görünüşü ve serseri gözükmesi. Bu sevmek değil, hoşlanmak da değil. Onu elde edemedikçe kendi kendine yaptığın bir takıntı. Üstünden aylar geçti. Artık bu takıntıdan vazgeç. Ama illa merak ediyorsun diye söyleyeyim, o zamanlar Bartın'ın bana olan hislerinden haberim yoktu. Bu yüzden beni suçlayamayazsın."
Haklılığım Feyza'nın gözlerinin dolmasına sebep olmuştu. İçimdekileri her döküşümde üstümden büyük bir yük kalkmıştı.
Gideceğini anladığımda son kez konuştum. "Geçirdiğimiz güzel günlerin hatrına, bir daha muhattap olmayalım. Sen kendi hayatına bak, ben de kendi hayatıma."
Feyza tek bir şey bile demeden arkasını dönüp gittiğinde derin bir nefes aldım. Buruk ama bir o kadar da hafif hissediyordum. Diğerlerine bakamayacağımı anladığımda lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktım ve gülümsemeye çalıştım. Ben bu gülümsemeyi kaybetmemek için çok uğraşmıştım. İyi hissetmek benim hakkımdı. Bunu elimden almasına izin vermeyecektim.
Lavabodan çıktığımda diğerlerinin gittiğini bir tek Bartın'ın kaldığını gördüm. Daha ben sormadan açıkladı. "Yalnız olursak daha rahat sakinleşirsin diye düşündüm." Sözleriyle eş zamanlı olarak kollarını açtığında düşünmeden ona yaklaşıp kolları arasına girdim.
Ve o an bir kez daha anladım. Ne yaşarsam yaşayayım, bir çift kol beni sarmak ve iyileştirmek için yeterli olacaktı. Çünkü o benim evimdi ve ben en çok evimde huzur buluyordum...
●●●
♤Ay herkes bölüm bekliyordu. Sonunda yazdım. Allah'a bin şükür! Yazmay yetimi kaybettim ayol, yazamıyorum...
-Ee nasıl buldunuz bölümü? Aslında kafamda çok başka şeyler vardı ama böylesi de daha bir içime oturdu. Çünkü fiziksel kavgadan hoşlanmayan biri olarak sözlü tartışmalar bana daha yakın geliyor.
Neyse çok uzatmayayım. Bir sonraki bölüm ne zaman gelir hiçbir fikrim yok ama o bölümde görüşürüz bebeklerim♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Genç KurguEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...