Bindiğimiz taksinin bizi nereye götürdüğünü bilmeden öylece yolu izliyordum. Kendimde değilmiş gibi hissediyordum. Sanki vücudum benim değil, başkasının emirleriyle çalışıyordu.
Ailesinden sevgisiz büyüyen bir çocuk değildim ama dolu dolu sevgiyle de büyümemiştim. Bundan mıdır içimdeki bu sevilmeye muhtaç olan istek? Beni sevsin istiyordum. Herhangi biri değil, Eren sevsin istiyordum. Bu istek o kadar kuvvetliydi ki acım da bir o kadar büyüktü işte. Engelleyemiyordum, yalan söyleyip kandıramıyordum. Sadece kabullenmiştim bu acıyı. O da bildiğini yapıyor, kalbime tüm gücüyle hücum ediyordu.
Taksinin durduğunu kapımın açılmasıyla fark ettim. Nemli kirpiklerimin ardından Bartın'a baktım. "İn hadi." İtiraz etmeden söylediğini yaptım ve peşinden ilerlemeye başladım. Sahile gelmiştik. Hava esiyordu. Saatin öğle olması soğuk havayı biraz daha ılımlı yapıyordu.
Denize bakan boş bir banka oturduğumuzda ona baktım. Ondan gelecek herhangi bir soruyu bekliyordum. Bunu anlamış olacak ki başını bana çevirdi. Bir şey söylemeden montumun fermuarına uzanıp önünü kapattı. Dudaklarım şaşkınlıkla aralansa da bir şey demeden ona bakmaya devam ettim.
Daha sonra hala elimde tuttuğum lacivert bereyi alıp kafama geçirdi. Berenin katlı yerini açıp gözlerimi de kapattıktan sonra "İstediğin kadar ağlayabilirsin. Soru sormayacağım. Merak etmiyorum." dediğinde hafifçe güldüm. Ama saniyeler sürdü.
Berenin karanlıkta bıraktığı görüşüme bir bir anılar düşürdü zihnim. Sanki bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti koskoca 1 yıl. Söylenirken kolay olan zaman, yaşanırken kolay olmuyordu. Korkuyu, hüznü, mutluluğu... Her bir duyguyu her zerrende hissederek yaşıyordun.
Bunun yanında bir de güçlü durmaya çalışmak yok muydu? Feyza ile her şeyi birbirimize anlatırdık. Tabii ailem dışında her şeyimi anlatırdım. Eren konusunda bana en çok destek olan oydu belki de ama o anlar bile benim en güçlü anlarımdı. Üzülürken bile hep bir güçlü durma çabasındaydım.
Ama şimdi onu da yapmıyordum.
Tamamıyla kendimi bırakmıştım. Hem de Bartın Karayel'in yanında. Bu hallerime bir şey demiyor, teselli etmeye uğraşmıyordu. Sadece o anı benimle paylaşıyordu. Sessizliğiyle yardım ediyordu bana.
"Bartın..." dedim hala gözlerim kapalıyken.
"Hı?" Sesi mırıltıdan uzak, oldukça net çıkmıştı.
"Sana sarılabilir miyim?"
Sorum onu şaşırtmış olacak ki hiçbir şey söylemedi. Öyle ki tam bereyi kaldırıp ona bakacaktım ama vücuduma sarılan kollar bunu engelledi. Titrek ellerimi tereddütle beline sardım ve başımı omzuna koydum.
Hıçkırıklarımla titreyen bedenimi kollarıyla sıkıca sardı. Ne konuştu, ne bir şey sordu. Mantığımın devredışı olduğu o anlarda tek bildiğim, Bartın'ın sessizliğinin bana ne kadar iyi geldiğiydi.
¤¤¤
Akşam 11.55.
Eren Aykut: Özür dilerim.
Eren Aykut: Özür dilerim senin canını yaktığım için,
Eren Aykut: Korkaklık edip dün söyleyemediğim için,
Eren Aykut: Seni mutlu edemediğim için,
Eren Aykut: Sana istediğini veremediğim için...
*Görüldü.
Eren Aykut: Bir cevap ver lütfen.
Eren Aykut: Ne halde olduğunu merak ediyorum.
Eren Aykut: Şimdi ne olacağını da...
Eren Aykut: Belki inanmayacaksın ama benim için bir değerin var.
Eren Aykut: Sen beni böyle severken nasıl değerin olmasın ki?
*Görüldü.
@erenlendiniz çevrimdışı.
Eren Aykut: Anladım, cevap vermeyeceksin.
Eren Aykut: Seni şimdilik zorlamayacağım.
Eren Aykut: Ama yarın gel olur mu?
Eren Aykut: İyi olduğunu bilmeye ihtiyacım var...
*Görüldü.
●●●
~Haftaya sınavlarım başlıyor. Allah rızası için dua ediin :")
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşlarıma Dokundun | Texting
Teen FictionEva: Sana yabancı bir şarkıda geçen, bir kısmın çevirisini ithaf etmek istiyorum... Eva: Sevgili günlük, Eva: Bugün bir çocukla tanıştım. Eva: O benim donuk kalbimi, neşeyle aydınlattı... Eva: Teşekkür ederim hayatıma girdiğin için :)) _____ #dostlu...