21. Kalbi Ağzında

2.9K 231 61
                                    

Sabah uyandığımda ağzımda hissettiğim iğrenç tatla yüzümü buruşturdum. Gece uyumadan önce kusmuştum. Burnumda hissettiğim kaşıntının ardından hapşırınca küfür ettim.

"Hay sikeyim böye işi."

Burnumu çekerken yastıktan kaldırdığım kafamı geri koydum. Bu kadar çabuk hastalanacağımı düşünmemiştim.

Yataktan kalkacak gücü bulana kadar yatakta uzanmaya devam ettim. Biraz sonra önce bacaklarımı ardından gövdemi yataktan çıkarıp banyoya gittim.

Elimi yüzümü soğuk suyla yıkamak iyi gelmişti. Saate bakıp geciktiğimi görünce atıştırmak üzere mutfağa adımladım. Funda tepsinin içerisine kahvaltılık bir şeyler yerleştiriyordu.

"Günaydın."

Kafasını bana çevirdi.

"Günaydın abi sende hasta mı oldun? Burnun tutuk gibi konuşuyorsun."

Sesimin daha iyi çıkması adına yeniden burnumu çekip boğazımı temizledim.

"Günaydın ve sanırım ama ilaç içip toparlarım.

Tepsiye yerleştirdiği bardağa çay doldururken konuştu.

"İlaç içmeden bişeyler atıştır ve istersen gitme okula bugün. Dinlenirsin biraz."

Çay almak için kendime bardak çıkardım.

"Yok, iyiyim. İlaç alsam hiç bir şeyim kalmaz."

"Sen bilirsin. Anneme kahvaltı bırakıp çıkıcam ben okul için haberin olsun."

Tepsiyi alıp mutfaktan çıkarken arkasından seslendim.

"Tamamdır, iyi dersler fıstık."

Bir bardak çayla zeytin, peynir atıştırıp soğuk algınlığı için olan tabletlerden birini suyla yuttum. Annemin azarıyla uğraşmamak için ona görünmeden okul için evden çıktım.

Arka sıraların birinde kestirirken omzumda hissettiğim dokunuşla göz kapaklarımı araladım. Hamit eğilmiş suratıma bakıyordu.

"Akşam oldu olum kalk artık lan."

Yarı sersem halde gözlerimi kırpıştırıp pencereden dışarıya baktım hava hala aydınlıktı.

"Ders bitti mi?"

Hamit güldü.

"Yok son derse giricez öğlenden beri uyuyosun prenses."

Kafamı kolumdan kaldırırken yüzümü ekşittim.

"Çenenin bağını sikeyim ya başladın yine."

Hamit yanıma oturup arkasına yaslandı.

"Hah şöyle. Ayıl diye dedim, işede yaradı."

Sırıtıp devam etti. Masanın üzerinde duran kalemlerden birini almış parmakları arasında çeviriyordu.

"Neyin var hayırdır, hasta mısın?"

Kafa salladım.

"Grip."

Olduğum yerde gerinip biraz daha aşağıya kayarak sıraya yaslanırken kollarımı göğsümde çaprazladım. Hamit bedenini bana doğru çevirdi.

"Geçmiş olsun."

Kalemi çevirmeyi bırakıp öylece elinde tutarken bakışları yüzümü gezdikten sonra yeniden konuştu.

"Yanımıza uğramaz oldun son zamanlarda iki selam verip geçip gidiyosun. Sıkıntı varsa söyle bizde bilelim Poyraz."

Elimi havada bir dakika anlamında kaldırırken bakışlarımı karşıya sabitledim. Gözlerim git gide kısılırken hapşırmadan önce dirseğimin içini ağzıma siper ettim.

"Çok yaşa amına koyayım bişey oldu sandım."

"Eyvallah hep beraber. O konuya gelirsek bi sıkıntı olduğundan değil, öyle denk gelmiştir."

Hayır denk gelmemişti, haklıydı. Kesinlikle onlardan kaçıyordum. Cem konusunu sorup yapacakları yorumlarla canımı sıkmalarını istemiyordum.

"Poyraz eskisi gibi değilsin. Denk gelmekten fazlası var sende ve bu durum Cem meselesiyle birlikte başladı."

Göz devirirken ciğerlerimde dolaşan sıcak havayı sertçe dışarıya üfledim.

"Yine başladın Cem meselesini boklamaya."

Lafımı yarıda kesti.

"Poyraz ortalıkta ruh gibi dolaşıyorsun, içine kapandın, dalıp gidiyorsun sürekli."

Ayağa kalkarak cümlesini tamamlamasına izin vermedim. Cem konusunda konuşmak istemiyorum ve kenara sıkıştırılmak sinirlerimi harap ediyordu. Gözlerime akın edem ıslaklığı hissedince alt dudağımın içini ısırıp sakinleşmeye çalıştım.

Hamit dizine vurup çenesiyle suratımı gösterdi doğrudan gözümün içine bakıyordu.

"Hah! Birde şu sürekli gözlerinin dolma meselesi var. Saplantı haline getirmişsin kafanda durumu. Bırak artık yakasını."

Kontrol edemedigim gülümseme dudaklarıma yayılırken geri çekildim.

"Kalbini kırarım Hamit. Sana bunu defalarca söyledim. Kendi meselem ve kendim çözücem. Uzatıp siktirmeyin belanızı."

Sesimin düşündüğümden yüksek çıktığını sessizleşen sınıftan ve üzerimize dönen bakışlardan anlamıştım. Hamit ayağa kalkıp bana doğru adım attığınca kıpırdamadım. Bakışlarım suratından sıktığı yumruğuna kayınca iyice sırıttım.

"Hayırdır vuracak mısın bana?"

Elini gevşetip tekrar sıktığı sıra kafasını iki yana salladı.

"Hayır. Deliliğine vermeyi tercih edicem. Ne halin varsa gör."

Hamit sınıfa giren öğretmenin yanından geçip sınıftan çıkarken yerime geri oturdum. Sınıftaki sessizlik fısıldaşmalara dönüştükten sonra öğretmen sükuneti sağlayıp ders anlatmaya koyuldu.

Ders bitiminde Hamit'le karşılaşıcak olma ihtimalinden ötürü her zaman gittiğim internet kafeye gitmek istemiyordum. Okulun bulunduğu caddenin üstünde kalan başka bir internet kafe vardı o yüzden adımlarımı oraya yönlendirdim.

Masalardan birini kendime açtırıp oyuna girdim. Arkadaş listemi açıp göz attım. Cem oyundaydı. Mesaj sekmesini açtığım anda kafenin içerisinde duyduğum sesle oyunu kapatmam bir oldu. Kafamı masayı bölen bölmeden dışarı uzattığımda kalbim göğüs kafesimi yakacak kadar hızlı atmaya başlamıştı.

"Kaan loncayı topla geliyorum hemen."

Boncuklu kapı perdesini yarıp çıkan bedeni gördüğümde titremeye başlamıştım.

Düzgün taranmış siyah saçları, yapılı vücudu ve mavi gözleriyle kanlı canlı karşımdaydı.

"Tamam abi. Yazıyorum hemen."

Bakışlarım ona cevap veren sesin yönüne kayınca Facebook'unda gördüğüm Kaan'ı da tanıyabilmiştim.

Onun internet kafesindeydim.

DOLUNAY +9 - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin