8. Oyun sonu

3K 244 27
                                    

Bilgisayarın başına seri adımlarla döndüğümde ekranın solunda yanıp sönen Cerberous yazılı mektubu gördüm. Kesinlikle güvenini tamamen sarsmıştım ve ufak oyunum burada sona ermişti. Ne yapacağımı bilmeden dikilirken masada duran kulaklıktan dışarıya taşan sesler beni kendime getirmişti.

Kulaklığı kafama geçirip konuyu anlamak için aradan cümleler yakalamaya çalıştım.

Bonefire.ts: nasıl siktik amaaa yüze elli dört

Konuşan ses durup devam etti.

Bonefire.ts: kırkkkkaltı fark analarına posta borcum olsun.

Cerberous.ts: anancılık yapma sikerim dalağını.

Cem'in sesi bana hoş geldin dediğinden oldukça uzakta sert ve soğuk şekilde duyuldu.

Bonefire.ts: Tamam abi ya ne kızıyosun hemen

Oyuna dönüp mesajları açtım.

Cerberous: Savaşa gir.

Cerberous: nerdesin sol taraftaki girişe tıklayacaksın.

Cerberous: Alooo

Cerberous: Kime diyorum?

Cerberous: Yapacağın işi s1keyim

Cevap vermeden önce ellerim klavyenin üzerinde kısa bir süre asılı kaldı.

Blackrose: Özür dilerim.

Cerberous: ??

Blackrose: Nerdesin?

Cerberous: Gardiyan yanı

Yanına gittim ve bana verdiği itemleri çıkarıp ticaret penceresi açıp yerleştirdim ve onayladım. Kabul etmeden pencereyi kapattı.

Cerberous: İstemiyorum.

Blackrose: Ben istemiyorum asıl. Al şunları.

Açtığım ticaret penceresini ben itemleri koymadan kapattı.

Cerberous: Sende kalsınlar.

Blackrose: Kusura bakma mideme bişey oldu bir anda lavaboya gitmem gerekti.

Cerberous: İyi misin peki şimdi?

Aslında tam olarak iyi hissetmiyordum. Ben orda kusarken bana küfür etmesi hoşuma gitmemişti. Geri küfredemiyor olmakta kendimi iyice bunalmış hissetmeme neden oluyordu.

Blackrose: Evet iyiyim. Şimdi itemleri al yoksa yere atacağım artık kim alırsa. İstemiyorum onları. Loncanda da kalmayacağım.

Cerberous: Sen bilirsin.

Ticaret açtığında yüzüm iyice düşmüştü.
İtemleri ticaret penceresine yerleştirip onayladığımda oda onayladı. Loncadan ayrıldıktan sonra yanındanda uzaklaştım.

Arkamdan gelmesini ya da en azından tek kelimede olsa yazmasını istiyordum.

Hiçbirini yapmamıştı.

Karakteri uzakta bir yere götürüp bıraktım. Sanırım naz ve tribin dozunu kaçırıp onu en tezinden bıktırmıştım. Yaptığım bu yanlış hamle ise oyunumun sonunu getirmiş bulunuyordu.

Kırpıştırdığım bakışlarım ekrana bakarken burnumun ucu sızlamaya başlamıştı. Kendimi aptal gibi hissediyordum ve gözyaşı dökecek kıvama yavaş yavaş ulaştığımı göz pınarlarıma oturan ıslak sızıdan hissedebiliyordum.

Bulunduğum ruh halini fark edince kendime sinirlendim. Avuç tabanlarımı gözlerime bastırıp sakinleşmek için çabaladım. Ellerimi indirdiğimde ekranla yeniden buluşan bakışlarım kaşlarımla çatıldığında oyundan çıkış yaptım.

Harun abinin yanına geçip hesabı ödedikten sonra kendimi gecenin serin havasına teslim ederken yüzümü okşayan rüzgarın içimdeki buruk hissiyatı temizlemesini umut ediyordum.

DOLUNAY +9 - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin