38. Uykusuz

2.2K 191 221
                                    

Cem bakışlarını benden ayırıp yeniden Hülya'ya çevirirken yorgun görünüyordu. Benden sonra uyumadığına emindim. Hülya'nın bu kadar hızlı onu bulup buraya gelmesi ise beni kesinlikle şaşırtmıştı.

Neyse ki ondan önce davranmıştım.

Gece uyuklamadan evvel konuyu ona açmayı becerebilmiştim. Ayrıntılı konuşmayı o an istemese bile blackrose olduğumu biliyordu. Tabii Hülya'nın onunla konuşacağını da.

İğrentiyle karışık bir gülümsemeyle Hülya'nın selamlamasına karşılık verdim.

"Sana da selam, Hülya."

Kocaman bir soluğu ciğerlerimden dışarıya bırakırken rahatlamaya çalıştım ve masanın boş sandalyelerinden birine oturup dirseklerimi masaya koydum.

"Eee anlatabildin mi derdini?"

Kibirli bakışları ve yarım dudak gülümsemesiyle bakışlarını benden Cem'e çevirdi.

"Bir şeyler anlattım ama kendi derdim olduğunu düşünmüyorum. Öyle değil mi, Cem?"

Cem oturduğu yerde geriye doğru yaslanırken yüzü tamamen ifadesizdi.

"Evet tamda söylediğin gibi Hülya. Bizim derdimiz bu. Daha önce bildiğim ve aramızda çözdüğümüz ufacık bir sorundu sadece."

Hülya'nın kulakları kızarmaya başlarken ve suratı şaşkınlığa bulanırken Cem'e saygısızlık yapmamak için gülmemeye çalıştım. Sonuçta Hülya istediğini alamamış olsa bile bu konuyu hala Cem'le aramızda kapatamamıştık.

Göz ucuyla minnattar şekilde Cem'i seyrederken sessiz kalmayı tercih ettiğim sıra Hülya olduğu yerde huzursuzca kıpırdandı.

"Az önce anlattıklarımı sessiz ve üzgün şekilde dinlerken neden bildiğini söylemedin?"

Cem kollarını göğsünde çaprazladı.

"Bilip bilmediğimi sormadın bile bana. Önemli şeyler anlatacağını söyledin ve konuşmaya başladın, o kadar. Bilmediğime o kadar emindin ki..."

Hülya avuç içlerini masaya koyup öne doğru eğildi.

"Dalga mı geçiyorsun lan benimle? Senin iyiliğini düşünüp aptal yerine konduğunu anlatanda kabahat."

Hülya telefonunu masadan alıp çantasına tıkıştırdıktan sonra sandalyesinin arkasına astığı kot ceketi alıp koluna astı.

"Seninle oynayan birine güvenmeyi seçtiğin için pişman olacaksın!"

Cem göz devirip yanıtladı.

"Senin gibi ordubozan yılanlarla ilk defa karşılaşmıyorum Hülya'cım."

Hülya'nın rengi iyice kızıla çalarken ayaklarını yere vurarak birkaç adım bizden uzaklaştı.

"Benimle oynamak neymiş gösteririm size koduğumun ibneleri sizi!"

Sesini yükselttiğinde şaşkınlıkla dudaklarım aralanırken Cem sandalyesini itip ayağa kalktı ve geniş adımlarla uzaklaşmak üzere olan Hülya'nın önünü kesti. Peşlerinden gidip ikisinin arasına girmeye çalıştığımda Cem koluyla bedenimi kendi yanına doğru çekerek beni uzaklaştırdı.

"Ne göstereceksin bacak kadar boyunla bana lan sen? Yiyosa bir yerde benim adımı ağzına yeniden al, bak bakayım sana o zaman neler yapıyorum. Siktir git burdan gözüm görmesin seni."

Hülya sıkılı çenesi ve dolmuş gözleriyle kol çantasına daha sıkı sarılıp Cem'in yanından geçerek hızlı adımlarla uzaklaştı. Etrafa bakındığımda bizi izleyen insanlar olduğunu görebiliyordum. Cem kollarını iki yanına açıp bağırdı.

"Bakmayın sizde kardeşim, şov bitti hadi dağılın!"

Tekrar kafenin önüne yürüdüğünde peşinden gidip gitmemek konusunda kararsız kalmıştım. Az önceki masadaki sandalyesine bana sırtı dönük kalacak şekilde oturduğunda ürkek adımlarla yanına ilerledim. Sırtı sinirle alıp verdiği soluklarla yukarı çıkıp aşağı iniyordu.

Çaprazında kalan sandalyeye oturduğumda göz ucuyla bana bakıp alt dudağını ıslatıp konuşacak gibi oldu ancak sessiz kaldı. Bir şeyler söyleme gereği duyuyordum. Boğazımı temizleyip konuştum.

"Ben teşekkür ederim ve böyle bir duruma sebep olduğum için özür dilerim."

Göz ucuyla bana dönüp öne doğru eğildi ve kollarını masaya koydu ve öfkesini bastırmaya çalışarak konuştu.

"Şimdi söyle bana her şeyi geçtim tamam mı, ben senin bana bunları Hülya'nın tehtidi olmadan anlatacağına nasıl inanıcam, Poyraz?"

Omuzlarımı düşürüp kafamı yere eğdim. Verecek cevabım yoktu. Haklıydı, bunu ona kanıtlayamazdım.

"Bunu sana kanıtlayamam."

Yeniden sandalyesinde geriye yaslanıp kollarını göğsünde çaprazladı.

"Keşke kanıtlayabilsen be Poyraz."

Ses tonundaki çaresizlik canımı yakıyordu. Ona sarılmak istiyordum ancak ona en son iyi gelecek şeyin bu olduğunu biliyordum.

"Konuyu tam olarak konuşalım en azından sonrasını zamana bırakırız ve tabii ki sana."

Kocaman bir soluğu ciğerlerine çekip bırakırken ufak bir küfür mırıldandı.

"Poyraz ben bir süre bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Hatta mümkünse bu süreçte seninlede görüşmeyelim olur mu?"

Dün geceden sonra beni kendinden uzaklaştırmasını kesinlikle beklemiyordum.

"Dün gece konuşup halledebileceğimizi söylemiştin ama bana sen."

Sessiz kaldı. Dizini o kadar hızlı sallıyorduki önümüzdeki masayıda titretiyordu. Gözlerimin dolmaya başladığını hissettiğimde ağlamamak için kendimi tutmaya çalıştım. Buna rağmen konuşurken sesim çatlamıştı.

"Hülya'nın anlattıkları mı değiştirdi düşüncelerini?"

Kafasını iki yana salladı.

"Hayır o orospunun lafıyla iş yapacak değilim. Sen uyuduktan sonra böyle bir karar almıştım zaten. Sadece biraz zaman lazım, kafamı toparlamam için."

Burnumu çekip kafa salladım.

"Anladım, peki. İstediğin zaman olsun dediğim gibi seçimi sana bırakıyorum."

Yüzüne baktım ancak o benimkine bakmadı.

"Kaan seni evine bıraksın, gelir birazdan."

Kafamı iki yana salladım.

"Yok ben geçerim eve."

Yorgun bir soluk verdi.

"Canımı daha fazla sıkma benim."

İtiraz etmek için ağzımı açtığımda konuşmamı bastırdı.

"Yemin ederim çok yorgunum. İtiraz edip iyice yorma beni. Eve çıkıcam şimdi ben, sen de Kaan'ı bekleyip evine geç, tamam mı?"

Hırıltılı bir tonda mırıldayarak yanıtladım.

"Tamam."

Vedalaşmadık. Kalkıp içeriye girerken bile yüzüme bakmamıştı.


Helöö normalde bu gece bölüm atmayacaktım ama düşündüğümden erken bitince atayım dedim.

Bu arada tutusansigaralar çoook çook çok yakın tahminde bulundun tebrik ediyorum aşkım msmsjsjdmwjdj.

Hülya için başka türlüsünü hayal edemezdim bu arada. Kadına şiddete karşı olduğumdan bitane vurduramadım ya sana yanarsam ona yanarım o kadar. Kahpe seni.

Neyse yeniden kaçtım sonraki bölümde görüşmek üzere byüüü

DOLUNAY +9 - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin