47. Rigor Mortis

2.1K 190 111
                                    

Rigor Mortis: Ölüm Katılığı.

Bölüm Şarkısı: Hayko Cepkin, Nilüfer - Aşk Kitabı

Önümdeki bankta oturan ikiliye bir süre daha sessizce seyrettim. Hamit az önce burnunu muhtemelen kırdığı sevgilisini doktora gitmesi için ikna etmeye çalışıyordu.

"Hala durmadı kanaması gidelim işte doktora."

Ahmet hafif bozuk atarak burnunun ucundaki kanı parmağının tersiyle sildi. Konu ne kadar yanlış anlaşılmaya müsait olsa bile Hamit'in yargısız infazından ötürü kırgın hissediyordu.

"İstemez kalsın."

Ahmet'in burnunun üzerinde oluşan hafif morluğu görünce sessizliğimi bozup konuştum.

"Şuan böyle diyorsun ama hemen buz tutman lazım yoksa kabak gibi olacak suratın. Acilede gitmen gerek."

Ahmet huysuzlanarak omuz silkti.

"Çokta sikimdeydi."

Hamit huzursuzca ve acı çeker gibi bir soluğu havaya salarken Ahmet'in burnuna hafifçe dokunduğunda Ahmet irkilerek geriye çekilince son damlasıda taşmıştı.

"Kalk acile gidiyoruz."

Ayağa kalkıp sevgilisinin kolundan tutup çekiştirince Ahmet daha fazla itiraz etmeden ayağa kalktı. Kafasını hareket ettirdiğinde bile yüzünü buruşturuyordu, acı çektiği belliydi.

"Geliyon mu bizimle?"

Hamit bana sorduğunda kafa sallayıp ayağa kalktım.

"Tabii ki gelecem oğlum."

Ahmet'i acile götürdüğümüzde röntgen çekildikten sonra burnunda çatlak olduğu ortaya çıkmıştı. Doktor büyük bir sorun olmadığını on gün kadar bandaj kullanırsa zamanla iyileşeceğini söylemişti.

Bandaj için bir hasta yakınından fazlasını kabul etmediklerinden ötürü ikisi pansuman odasına geçerken acilin kapısından çıkıp cebimdeki paketten aldığım sigarayı dudaklarımın arasına koyduktan sonra ucunu tutuşturdum.

Sigaramdan büyük bir nefes çekerken sırtımı aydınlatma lambasının direğine yasladım, bir yandan etrafı süzüyordum. Sigaramın sonunu çekerken uzaktan gördüğüm park halindeki siyah araba dikkatimi çekince gözlerimi kısarak dikkatlice baktım. İzmaritimi çöpün kenarına basıp attıktan sonra aracın bulunduğu yere doğru yaklaştım.

Önünü kapatan başka bir araç olduğundan hafif sola doğru eğilerek plakayı görmeye çalıştım. Cem'in arabası.

Burada ne işi vardı?

İçeride onu görmemiştim. Midem feci şekilde kasılıp bulanırken beynimin kafamın içerisinde salınarak döndüğünü hissettim. Bir yandan soğuk soğuk terlemeye başlamıştım.

Ceplerimi yoklayıp telefonu çıkardıktan sonra aramaya girip Salih'in numarasını bularak arama tuşuna bastım. Bir yandan hızlı adımlarla hastaneye geri dönmeye başlamıştım. Telefon üçüncü çalışta açıldı.

"Salih neredesin sen?"

Salih yorgun bir ses tonuyla konuştuğunda göğsümün sıkışıklığı iyice artmaya başladı.

"Hayırdır, ne oldu?"

"Neredesiniz, Cem iyi mi?"

Sesim o kadar güçsüz çıkmıştı ki onun duyup duymadığına emin olamadım, yeniden sormak için soluklanırken cevap verdi.

"İyi, bişeyi yok ama hastanedeyiz şimdi endişelenme sorun yok sadece..."

Daha fazla dinlemeden telefonu kapatıp koşarak acil kapısından içeriye girdim. Hemşirelerden birini durdurup aceleyle konuştum.

DOLUNAY +9 - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin