Kafenin önünde bir süre onu bekledim ancak gelmemişti. Saat ilerlediğinden annemin gözüne daha fazla batmamak için evin yolunu tuttum.
Apartman merdivenlerini çıkarken Hülyaların kapısına göz ucuyla bakıp yüzümü ekşittim. Aslında kendi suçumu kabullendiğimden beri çevreme daha az, kendime daha çok sinirliydim.
Bu yüzden Hülya'ya, olayların patladığı ilk güne nispeten daha az nefret duyuyordum. Çünkü olayların sonunu o getirmiş olsa bile aynı olayın başlangıcında ben duruyordum.
Evin kapısını çaldıktan kısa süre sonra kapı açıldı. Annem çatık kaşlarıyla karşımda dikiliyordu. İçeri girdiğimde bir elinin de belinde durduğunu görünce azar yiyeceğimi anlamıştım.
"Hasta olduğunu sanıyordum. Gecenin bir yarısı eve dönebilecek kadar iyiysen okulu neden asıyorsun, öğrenebilir miyim?"
Dudaklarım aralık bahane üretmek için karşısında dikildim.
"Hastaydım yani hastayım. Hava almak için çıktım sonra arkadaşlarımla görüşmem gerekti."
Annem kafasını iki yana sallayıp sinirle nefes verdi.
"Derslerin de senin için gerekli. Poyraz, senin bu sene üniversite sınavında var farkında mısın?"
Yüzümü ekşittim. Farkındaydım ancak üzerine düştüğüm söylenemezdi.
"Evet, biliyorum."
Kaşlarını kaldırıp ellerini iki yanına açtı.
"En azından biliyormuşsun, güzel. İlk sınavına 1 ay sonra gireceksin. Bunun da farkındasındır umarım."
Yanaklarımı şişirip nefes verdim.
"Anne başım çok ağrıyor. Biliyorum, senin de söylemene gerek yok."
İyice sinirlenmişti. Burun kemerini sıkıp konuşmadan evvel dudaklarını diliyle ıslattı.
"Biliyorsan ona göre davran biraz!"
Bana karşı sesini yükseltmesinden nefret ediyordum ancak bu aralar gözüne fazlasıyla battığımın farkındaydım. Bu nedenle sessiz kalıp kafa sallamakla yetindim.
Dönüp odasına giderken söylenmeye devam etmişti. Annem gözden kaybolduğunda Funda kendi odasının kapısını aralayıp kafasını uzattıktan sonra sessizce fısıldadı.
"Sen yokken zaten kurulmuştu sana epeyce."
Kafamı yere eğdim.
"Haklı olarak..."
Funda yanıma yaklaşıp aynı ses tonuyla konuştu.
"Ne yaptın bugün, durumda bir değişiklik var mı?"
Başımı olumsuz yönde salladım.
"Yok. Biraz dolaştım sonra Hamitlerle oturup Cem'in kafesine geçtim."
Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.
"Eee nasıl değişiklik yok öyleyse. Konuşamadınız mı?"
Bu sefer onu onayladım.
"Konuşmadık, kafede yoktu. Telefonu da kapalıydı, ulaşamadım."
Yüz ifadesi düşerken konuştu.
"Hadi ya..."
Omuz silktim.
"Öyle işte. Gidip uyuyacağım biraz kafam ağrıyor fena halde. İyi geceler prenses."
Yanağına öpücük kondurup odama geçtim. Aynama sırtımı döndüm, kendimi görmek istemiyordum, üzerimdekileri çıkardım ve yatağa girdim. Onunla aramın bozuk olduğu her günden nefret duyuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY +9 - GAY
Teen FictionTAMAMLANDI. Yolları Metin 2 denilen bir oyunda kesişen iki genç. Oyun içi textingle karışık. Bölümler kısadır.