64. Hesaplaşma

1.5K 134 31
                                    

Cem'e Hülya'nın blöfüm karşısında irkildiğini duymak biraz olsun iyi gelmişti. Yinede adını duymak bakışlarında şimşekler çakmasına neden oluyordu.

Beni beklerken camdaki yazıyı silmiş olduğundan arabaya binip doğrudan yola koyulduk. Kaan aramış ve Cem'i oyuna başlaması için gaza getirdiğinden doğrudan kafenin yolunu tuttuk.

Hülya meselesi keyfimize limon sıktığından ötürü yol boyunca ikimizinde sesi çıkmamıştı. Arabayı park ettikten sonra araçtan inip kafenin kapısına doğru yürüdük. Kaan yudumladığı bardağı masaya vurduktan sonra bizi selamladı. Kafenin içine seslenip ikimiz için çay söylerken biz de oturduğu masaya sandalye çekip yerleştik.

Kaan ufak masada duran sigara paketinden kendine dal alıp kalanını bize doğru uzattı.

"Eee Poyraz, sınav çok mu kötü geçti? Suratından düşen bin parça."

Kafamı iki yana salladım.

"İdare eder diye umuyorum. Bakıcam artık."

Omzuma vurup konuştu.

"O zaman asma suratını geçti gitti işte."

Modumu düzeltmek için derin bir soluk çekerken Cem gelen çay bardaklarından birini benim önüme doğru masada sürüp diğerini de kendi önüne çekti. Dudakları arasındaki sigarayı parmakları arasına alıp koyu dumanı dışarıya üfledi.

"Lan Kaan, bana oyun için yalvarıyorsun ama ben hesabın içinden geçtim. Onu ne yapacağız?"

Kaşlarımı çatıp oturduğum yere sinerken huzursuzca yutkundum. Bu durumun sorumlusu olmaktan nefret ediyordum. Cem sandalyesini yanıma doğru çektikten sonra elini sırtıma atıp bedenimi kendininkine yaklaştırdı. Parmaklarındaki sigaradan yeni bir soluk çekerken bana doğru eğilip fısıldadı.

"Asma suratını yavru ördeğim. Ben kendim kaşındım."

Dizimle dizini dürttüm.

"Tamam. Bu kadar anlayışlı davranma bana karşı. Kendimi daha kötü hissediyorum."

Sırıtıp alnımın köşesinden öperken Kaan daha önce olduğu gibi öğürür gibi ses çıkardı.

"Allah aşkına atlatın artık şu cicim aylarını. Kusmama ramak kaldı."

Cem sırıtıp sigarasını ona doğru silkeledi.

"Ağlayana kadar cevap ver lan bana sikik. Ne yapacağız benim hesabı?"

Kaan elindeki sigarayı küllüğün kenarına bırakıp çayından bir yudum aldı.

"Sen dağıtırken bizim çocuklardan birisi toplamış senin iç itemlerden bazılarını. Çift elinide Samet almış ama vermem diyo."

Cem sırıttı.

"O salağın şifresi var ki bende. Kime neyi vermiyor, it."

Kaan sigarasınının uzamış külünü silkeledi. Bir nefes çekip küllüğe geri bastıktan sonra ayaklandı.

"Zırhı da çekeriz pazardan ben gidip bir sordurayım. Bulursak yok mu akşama bir lonca savaşımız?"

Cem kafa sallayıp çenesiyle kafenin kapısını işaret etti.

"Tamamdır. İyisinden iyileştirmeci şaman itemi bulursanız onu da çekin."

Kaşlarımı çattım.

"O şaman ben oluyosam kabul etmiyorum. Şaman oynayacaksam kritikçi oynarım."

Cem cıklayıp dudak büktü.

"Ben yavru ördeğimi karambole sokmam. Beni çözerlerse ne yaparım sensiz?"

Kaan yüzünü iğrenir gibi buruşturup üzerindeki sweatın yakasını çekiştirip silkeledi.

"Yeminle illallah ettim sizden. Gidiyorum ben. İyileştirmeci itemi çekicem yavru ördek için."

Kaan içeriye kaçarken Cem'den uzaklaşıp omzuna vurdum. Dudaklarını birbirine bastırıp gülmemeye çalıştı.

"İyi alıştın sen de bana vurmaya."

Omuz silkip kaşlarımı çattım.

"Hak ediyosun ama sen de."

Bakışlarını yüzümde gezdirdikten sonra gülümseyip ayağa kalktı. Kulağıma doğru eğildiğinde nefesimi tutup dinlemek için hafiften ona doğru uzandım.

"Neyi hak ettiğimi üst katta göstermek ister misin?"

Tuttuğum soluğu bıraktıktan sonra yenisini ciğerlerime doldurup yutkundum. Teninin kokusu başımı döndürüyordu. Kalkmak için omzuna tutunup kendimi yukarı çektim. Kaybettiğim sesimi bulamadığım için kafa salladım.

Hızlı adımlarla kafeden içeriye girdiğinde bende arkasından yürüdüm. Önümde yürüyen bedeninden gözlerimi alamıyordum. Kalbim göğüs kafesimi dövmeye başlamışken Kaan adımı seslenince duraksayıp mırıldandım.

"Hı?"

Kasanın başındaki koltuktan kalkıp belini düzeltti.

"Hangi kasayı açayım sana?"

Bakışlarımı beni kurtarması için Cem'e çevirdim. Cem kaşlarını çatıp boğazını temizledikten sonra konuştu.

"Bizim bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor. Siz loncadakilerle item ayarlayın o ara işte geliriz biz de bir iki saate."

Kaan tek kaşını kaldırıp bakışlarını ikimiz arasında gezdirirken yanaklarımın kızardığını hissettigimden kafamı yavaşça yere eğdim.

"İyi, tamam. Bir sorun yoktur inşallah."

Cem cıklayıp yanıtladı.

"Yok kardeşim ne olacak? Oyalama bizi hadi lan."

Gıcırdayan sandalye sesinden Kaan'ın yeniden oturduğunu anladım.

"Tamam, tamam. Kaçın bakalım."

Cem baş işaretiyle beni çağırdığında alt dudağımın içini kemirerek peşine düştüm. Kafenin içinden dolanıp arka kapıdan apartmana oradan da Cem'in kapısına vardığımızda anahtarını çıkarıp kapıyı aceleyle açıp içeriye girdi. Ayakkabılarımı çıkarmaya uğraştığım sıra üzerimdeki poların sırtından beni içeriye çektiğinde küfür ettim.

"Siktir, ayakkabımı çıkaramadım."

Kalçasıyla kapıyı ardından örterken sendelememe engel olup beni iki ayağımın üzerine geri bıraktı. Dudaklarımı dudak darbeleriyle ezip nefesimi keserken onun öpüşüne karşılık verdim.

Öpmeye devam ederken beni yavaşça çevirip kapıyla bedeni arasında sıkıştırırken kasıklarıma bastırdığı kasıklarını hissetmek için parmak uçlarımda kendimi yukarıya yükselttim.

Öpücükleri yavaş yavaş dudaklarımdan çeneme yay çizerek boynuma doğru yol alırken kafamı yukarı kaldırıp sesli bir soluk verdim.

Sertleşen öpücükleri boynumda gezinirken etkisini önce karnımın içerisinde sonrasında erkekliğimde hissedebiliyordum.

Üzerimizdeki kıyafetler azalırken odasına adım adım yaklaşmaya devam ettik.

Aslında uzun uzun smutlayacaktım sizi ama vicdanım el vermedi bu ayda djwmmdjwmdmfjsx gerisini hayal gücünüze bırakıyorum o yüzden.

Bu aralar uzun uzun yazamıyorum. Becerebilirsem telafi etmek için yarın iki bölüm atarım belki.

Amma şimdilik bir sonraki bölümde görüşmek üzere, öbdüm. Byüü!!!!

DOLUNAY +9 - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin