15. Çakır Keyif

2.9K 245 45
                                    

İki büklüm oturmuş elimdeki sopa parçasıyla yerdeki toprağı dürtüklerken Hamit yanımdaki varilin içine kesilmiş odun parçalarından atıyor ve yanan ateşi iyice harlıyordu. Ayağıyla toprakta çizdiğim şeritleri dağıtıp konuştu.

"Ruhumu siktin be olum bu kadar büyütme şu meseleyi."

Elimdeki odunu yere attıktan sonra ellerimi birbirine vurup elimdeki tozu uzaklaştırdım.

"Büyüttüğüm falan yok neyini büyütücem."

Büyütüyordum. Farkındaydım ama engel olamıyordum kendime. İçimi yiyip kemiren bir kurt haline dönüşmüştü mesele. İstediğime ulaşamamak gün geçtikçe ruhumu boğuyordu.

Ahmet kucağında bir kasa birayla yanımıza geldi. Bazı akşamlar bizim evin arka tarafında bulunan bahçede ateş yakar bir kaç bira devirirdik ve bu akşamda onlardan biriydi.

Baron'dan sonra Cem'e yeniden yazmıştım. Ancak mesajım diğerleri gibi yanıtsız kalmıştı. Şansımı birde Pasha'adan yana deneyecektim ancak oyundan çıkmıştı.

Yapacak bişey bulamadığımdan bu geceyi böyle kapatmak istemiştim çünkü kafamın içerisi düşünmekten patlayacak hale gelmişti.

Hamit parmağını suratımın önünde birkaç sefer şıklattı.

"Alooo kime diyorum?"

Ayılmak için gözlerimi kırpıştırıp konuşmadan önce boğazımı temizledim.

"Efendim, kusura bakma."

"Diyorum ki çakmak ver, çakmak."

Çakmağı alıp tersiyle şişelerin kapağını açtı ve ellerimize tutuşturdu. İçtiğimiz süreçte milleti çekiştirip saçma sapan muhabbetler çevirip gülüştük ve oyunla ilgili tek kelime etmedik.

Bir süreliğine oyundan bahsetmemek iyi gelmişti. Saat gecenin birini bulurken Ahmet erkenden ayrılmış Hamit ve Metin'de gitmek için bahçe yoluna koyulmuşlardı. Onları geçirip içeriye girmeden evvel ateşi söndürdüm.

Telefonumu bıraktığım kütüğün üzerinden alıp cebime koymadan önce duraksadım.

Onu arasam ne olurdu?

Konuşmak için değil. Zaten konuşamazdımda bu ayrı meseleydi. Sadece benimle iletişim kursun istiyordum.

Sadece ufak bir ses.

Telefonu parmaklarım arasında çevirip arama geçmişinden numarasını buldum. Başına yeniden gizli numara kodunu ekledikten sonra arama tuşuna basmadan önce boğazımdaki yumruyu indirmek için yutkundum.

Bulantı geri gelmişti. Sırtımı binanın duvarına yaslayıp yere kadar kayarak oturdum. Dizlerim bedenime yakınken gecenin karanlığında telefonun ekranında parlayan numaraya bakıyordum. Aramaya basmadan sanki konuşacak gibi boğazımı temizledim.

Aptal.

Arama tuşuna bastım. Birkaç kere çaldıktan sonra telefon kapandı. Alt dudağımı ısırdığımda gözlerimin yanmaya başladığını hissediyordum.

Siktiğimin takıntısı yüzünden ezik birine dönüşmüştüm. Tekrar aradım. Frenleri patlamış bir araç gibi kendime engel olamıyordum.

Üçüncü çalışta açtı.

Cem: Mahmut sensin dimi lan.

Cevap vermedim. Az önce gözümü yakan damlalardan birisi yanağımdan süzülürken burnumu çekme refleksime engel olamadım.

Cem: Konuşmayacaksan niye arıyosun?

Sessizlik.

Dudaklarımı birbirine bastırıp göz yaşlarımın şiddetli bir ağlamaya dönüşmesini engellemeye çalışıyordum. Telefonun diğer ucunda Cem'in verdiği agresif soluğu duyduktan bir kaç saniye sonra çağrı sonlandı.

Çakır keyif olmak son günlerde yıpranan sinirlerime hiç iyi gelmemişti. Yanağımdaki yaşları silip ayağa kalktığımda hırkasına sarılmış Hülya'nın doğrudan beni seyreden bakışlarıyla karşılaştım.

Aynen Poyraz kesin sadece iletişim kurmaya çalışıyosun aynennnn ayyynennn ya aynn

DOLUNAY +9 - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin