14. Takıntı.

2.9K 232 42
                                    

Çantımı tek omzuma atıp sınıftan çıkarken Hamit, Metin ve Ahmet önümde konuşarak yürürken onlara yetişmek için çaba göstermiyordum.

Kafamın içerisi yeterince kalabalıktı. Cem'le telefon konuşmasından sonra konuşmamıştık ve ben hala nasıl bir adım atacağımı bilmiyordum.

Son günlerde fazlasıyla bu konuyu düşünmekle meşguldüm çünkü oyundan ona yazmama rağmen bana cevap vermemiş üstüne ben oyunda olmama rağmen yaptıkları lonca savaşına çağırılmamıştım.

Hamit adımlarını yavaşlatıp diğerlerinden uzaklaştı ve benim yanımda yürümeye başladı.

"Olum amma taktın bu Cerberous puştuna. Sana zaten bir sürü item verdi herif. Onlarla bile bıraksan adamı iki üç bin lira zarara uğratmış olursun zaten."

Çantamın sapını iki elimde kavrayıp aşağı doğru çektim. Bakışlarımı Hamit'e yöneltmeden konuştum.

"Herifin umrunda değil giden itemler. Adam mesajıma bile dönmedi. Ben bunları alsam ne olur almasam ne olur?"

Yeniden sessizliğe gömülürken gözlerim sadece attığım adımları izliyordu.

"Ya sen bırak o çarı ben sana en başından hesap açayım onu kasalım. Gerekirse itemleri satıp başka servere geçeriz hep beraber. Yeter ki bırak ruh gibi dolaşmayı."

Hamit'e dönüp gülümsedim. Gevşek hareketlerine tahammül etmemin en temel sebebi buydu. Aramızdan birinin canı sıkılsın ya da başı sıkışsın ilk fark eden ve ilk koşan her zaman o oluyordu.

"Canını yerim, teşekkür ederim kardeşim ama ben bu herife fena kafayı taktım. Kaç haftadır huzurum kalmadı be. Vazgeçersem iyice takıntı yaparım o puştu ben."

Hamit sabır çekti.

"Senin ben takıntılarını sikeyim. Bi kerede söz dinle."

Ahmet ve Metin önden kafeye varmış birer sigara yakmış bizi bekliyorlardı. Yanlarına vardığımızda Hamit'le konuştuğumuz konu kapanmıştı.
Sigaralarımızı bitirdikten sonra kafenin içine, bilgisayarların başına dağıldık.

Oyuna giriş yapıp loncada aktif olan kişilere göz gezdirdim.

Cerberous Online görünüyordu.

Mesaj penceresini açıp yazdım.

Blackrose: Hiç mi komuşmayacaksın benimle?

10 dakika

Cevap yok.

20 dakika

Cevap yok.

Dakikaların akışını izlerken boş boş dolaşmaktan sağa sola tıklamaktan başka bişey yapasım geliyordu.

En sonunda yanına gitmeye karar verince ilk tahmin ettiğim yerde onu buldum. Her zamanki gibi mavi köyün girişinde dans ediyorlardı.

Hiç birinden tek bir kelime çıkmadığı için TS'de konuştuklarını anlayabilmiştim.

TeamSpeak odasına girip kulaklığı kafama geçirdim.

Pasha.ts: Yengem doğum yaptı yanlarına geçicem savaşı ertelemezseniz katılamam haberiniz olsun.

Cerberous.ts: Tabii paşam tabii emrin olur.

Pasha.ts: Cem sikerim belanı ha napayım olum. Uyuz oluyorum Saltanat loncasının veletlerine. Onları sikme fırsatını kaçıramam. Amaaa yengeme uğramazsam yengemde beni siker. Kadın zaten agresif yeni doğum yapmış.

Cerberous.ts: Ne celallendin hemen sende bişey mi dedik? Git napıyosan yap amına koyayım. Lan Kaan al şunu başımdan.

Baron.ts: Abi ben ne yapıcam ona Allah aşkına beni bulaştırma.

Cerberous.ts: Tamam lan ağlama hemen sende kaçmaya yer arıyosun.

Kaan ve Cem'in aynı internet kafede olduğunu hatırlayınca ona yazmaya karar verdim.

Oyundan Baron'un özel mesaj kutusunu açtım.

Blackrose: Selam.

Baron: Aleyküm selam.

Blackrose: Kusura bakma rahatsız ediyorum. Bişey rica edicektim ama senden, müsait misin?

Baron: Buyur.

Blackrose: Cem'le üç gündür konuşmuyoruz. Mesajlarıma bile dönmüyor. Rica etsem konuşmak istediğimi özür dileyeceğimi ona iletir misin?

Baron: Hayır, başka soru?

Tepkisine bakılacak olursa muhtemelen Cem Kaan'la konuşmuştu.

Blackrose: Rica ediyorum.
Lütfen.

Birine Cem için yalvardığımı fark edince ellerimi klavyeden çektim. Yüzüme akın eden sıcaklıktan kızardığımı anlamıştım. Avuçlarımı yanaklarıma koyup sakinleşmeye çalıştım.

Baron: Hayır.

Kollarımı bedenime sarıp öylece ekrana baktım. Sanırım bu sefer sıkıştığım köşeden kurtulamayacaktım.

Yinede kolay kolay pes etmeyi düşünmüyordum.



DOLUNAY +9 - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin