Eve girdiğimde annem karşımda dikilmiş suratıma bakıyordu. Bu meseleyi dünden beri yaşadığım duygu curcunası yüzünden tamamen unutmuştum. Kafamın içerisinden sürüyle bahane uydurmaya çabalarken annem konuştu.
"Yavrum ne var bu arkadaşlarında anlamıyorum. Erkenden çıkıp gitmişsin kahvaltı etseydin ya önce."
Şaşkınca duraksayıp yüzüne bakarken Funda mutfak kapısından kafasını uzatıp kaşlarını yukarı kaldırarak beni uyardı. O anda beni hiç aramadıkları kafama dank etti. Muhtemelen Funda kıçımı kollamıştı.
"Bir konu vardı da onun için çağırdılar anne. Önemli bir şey değil."
Annem kafasını iki yana sallayıp söylene söylene kucağında taşıdığı kıyafetlerle banyoya girdi. O gözden kaybolurken mutfağa ilerledim.
Funda oturmuş mutfaktaki küçük televizyondan sabah kuşağı programlarından birini seyrederken çayını yudumluyordu. Masaya geçip karşısına oturduğumda yüzüme baktı.
"Hoş geldin abicim."
Dirseklerimi masaya koyup ona doğru yaklaştıktan sonra fısıldadım.
"Annemi sen mi idare ettin?"
Kafa sallarken göz ucuyla yeniden televizyona baktı. Bu kız gerçekten hayatımın şansıydı. Gülümsedim.
"Teşekkür ederim, fındığım benim."
Gözlerini kısarak gülümsediğinde uzanıp burnunu sıktım. Huysuzlanarak kafasını geriye çekerken elindeki bardağı masaya bıraktı.
"Abi ya, dökücektim az kalsın!"
Sırıttım.
"Bir şey olmaz."
Ayağa kalkacağım sıra eliyle oturmamı işaret etti. Şimdi o da fısıldıyordu.
"Akşam evden çıktığını duyunca camdan bu sefer göz ucuyla minnacık baktım. Cem olduğunu görünce hemen döndüm ama içeri vallahi."
Soran gözlerle yüzüne baktım.
"Eee?"
Duraksayıp dudaklarını birbirine bastırdı. Konuşmakta kararsız kalmış gibi bir hali vardı.
"Sen gitmeden önce odanda ağladığını duydum ben. Aranızda bir sorun mu var?"
Dudağımın içini kemirmeye başladığımda yavaşça kafamı sallayarak onayladım.
"Blackrose meselesini anlattım Cem'e."
Gözlerini büyütüp yüzüme inceledi.
"Pek iyi karşılamadı öyleyse."
Başımı iki yana sallarken bakışlarımı ondan kaçırdım. Kendimi yeniden ağlayacak gibi hissetmeye başlamıştım. Elini koluma koyduğunda derince soluklanıp kendimi toparlamaya çalıştım.
"Dün gece neden böyle bir şey yaptığımı, onu tanımaya başlayınca hissettiğim duyguları ve onunla yüz yüze gelince blackrose meselesini tamamen kapattığımı anlattım. Tüm bunları dinlerken sessiz kaldı. Soru bile sormadı bana."
İç çekip devam ettim.
"Beni dinlerken dizlerinde yatıyordum parmakları saçlarımı okşuyordu biliyor musun? Beni affedeceğine emindim o sırada."
Başını eğip buğulu gözlerle yüzüme baktı.
"Sonra ne oldu peki?"
Gözlerimi yumdum. Burnumun direği yeniden sızlamaya başlamıştı. Parmaklarımı yavaşça saç diplerimde gezdirmeye başladım.
"Hülya'yla aramızda geçen kavgayı anlattım, tehtit kısmı dahil."
Parmaklarım saçlarımın arasında duraksarken çenem titremeye başlamıştı.
"Saçlarımı seven parmakları bir anda yavaşlayıp durdu. Sonra konuşuruz dedi bana. Sonra konuşacağız dedi."
Kafamı öne eğdiğimde göz pınarımda biriken bir damla yanağımdan kayıp pantolonumun üzerine düştü. Pantolonumun üzerindeki damla izleri artarken ses çıkarmamak için kendimi kasıyordum.
Funda beni kaldırıp annemden saklayarak odama götürürken kendimi fazlasıyla ezik hissediyordum. Odaya girer girmez gözyaşlarıma hıçkırıklar eklenmeye başlamıştı. Saatlerce ağlamak istiyordum sanki ancak böyle rahatlayabilirdim.
Bu kadar sulu gözlü biri değildim ben. En basitinden önceden sorunlarım beni ağlamaya itmezdi sadece agresif birine dönüştürürdü. Ondan hoşlanmaya başladığım andan beri iç dünyam cam gibi olmuş kırılgan hale gelmişti.
Funda yanımda diz çöküp otururken yalnız kalmak istiyordum. Ağladığımı daha fazla görmesini istemiyordum. Kendimi toparlarken hala yanımda sessizce oturuyordu.
"Bir şey sorabilir miyim?"
İç çekip kafa salladım.
"En son ne oldu peki? Anlattıkların o kadar kötü durmuyor."
Sıkılı dişlerim arasından konuştum.
"Gece arabada kucağında uyuya kalmışım ben. Uyandığımda Cem'in evindeydim. Kafenin üstünde evi. Sonra indim kafeye bir baktım dışarıda oturuyorlar Hülya'yla. Koduğumun kaşarı nereden bulduysa kafeyi..."
Bacaklarını karnına çekip dizlerine çenesini koyarken kollarıyla bacaklarının etrafını sardı.
"Kaltağa bak sen. Eee?"
"Aslında Cem, Hülya'yı bir güzel haşlayıp yolladı. Aramızda konuşup hallettik falan dedi ona. En son ağlaya ağlaya siktir olup gitti yanımızdan."
Funda kaşlarını kaldırıp gülümsedi.
"Helal olsun Cem enişteye ya! Sonra ne oldu hızlı anlatsana şunu çatladım burada."
Konuşmanın sonunu düşünürken kaşlarımı çattım.
"Hülya gittikten sonra bir süre konuşmayalım dedi bana. Öyle döndü gitti sonra. Hülya olmasa gerçekleri benim ona anlatacağıma inanmıyor."
Funda yüzünü buruşturdu.
"Kötü olmuş ya ama bir süreliğine demiş, hiç konuşmayalım dememiş ki sana."
Tek avcumla yüzümü sıvazlayıp elimi çenemin altına koyup dirseğimi dizime koydum.
"Yakın arkadaşı var adı Kaan. Beni o getirdi eve. Bu konu hakkında konuştuk ve bana genelde böyle yalnız kaldığında kafasında bir şeyleri çoktan belirler o falan dedi."
Bacağına vurup yüz ifadesini çattı.
"Gideyim yolayım saçını başını o orospunun görsün dünya kaç bucak. Daha yeni Cem'e her şeyi anlatmak istediğini söylemiştin bana ya. Ben mi gidip konuşsam Cem abiyle?"
Başımı olumsuz yönde salladım.
"Yok ya kardeşimsin sen sonuçta. Benim tarafımı tutacağını düşünür."
Ofladıktan sonra sessiz kaldı. Biraz öyle oturduktan sonra duş almak için yanından ayrıldım. Sıcak suyun altında gevşemek için biraz oyalandıktan ve biraz daha ağladıktan sonra yatağıma girip uyumaya çalıştım.
En sonunda beni affetmesini gözyaşları içerisinde umarken yorgunluktan uykuya esir düşebildim.
Helööö!! çok uzun değil biliyorum ama zaten geçiş bölümü gibi bişey oldu bu bugün bir bölüm daha atarım muhtemelen.
Sonraki bölümde görüşürüzzz byüü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY +9 - GAY
Roman pour AdolescentsTAMAMLANDI. Yolları Metin 2 denilen bir oyunda kesişen iki genç. Oyun içi textingle karışık. Bölümler kısadır.