Hadi herkes gördüğü tarihi yazsın...❤
lazım.
-Ee yani...
-Neyse ya şu saati değiştirelim de bir an önce başımıza daha bişey gelmesin.
Diyerek çantamda ki saatle dolaptaki saati değiştirdim ve hızlıca dolabın kapağını kapattım
-Of yavaş be gelecek yine.
-Of heyecandan işte... Neyse hadi gel çıkalım.
Dedim ve ikimizde banyodan çıktık aşağıya doğru indiğimizde hepsi bahçede oturuyorlardı. Yiğit sürekli telefonunu kontrol edip bizden haber bekliyordu... Aniden gözlerini bize çevirdiğinde Giray "hadi gelin" der gibi bir işaret yaptıktan sonra Ateş ve Yiğit ayağa kalkarak Batu'ya
-Ee bize müsade tanıştığımıza çok memnun olduk Batu.
-İçecekleriniz kaldı ama...
Yiğit araya girerek Ateş'in sözünü kesti.
-Onu da başka zaman içeriz artık hadi kendine iyi bak.
Dedi ve ikiside yanımıza doğru geldiler bizde Batu'ya el salladıktan sonra evden çıktık. Hızlı adımlarla evden uzaklaştık... Yiğit hemen bize dönerek
-Hallettiniz değil mi?
Diye sordu bende elimde ki saati gösterek
-E heralde ne sandin...
Dedim.-Sonunda... Aferin Kumsal.
Giray bana dönerek konuşmaya başladı
-Senden bunu hiç beklemezdim. O yüzden teşekkür ederim.
Dediğinde Yiğit ve Ateş Giray'a şaşırmış bir biçimde bakıyorlardı ortamda derin bir sessizlik oluştuğunda Ateş sessizliğli bozdu ve
-Vay be Giray sen ve "teşekkür etmek"
Giray bana bakıyordu... Ardından Ateş'e dönerek
-O kadar da olsun normalde teşekkür etmeyi sevmem.
Dedi. Bende çok takılmadım çünküalışmaya başlamıştım Giray'a. Bu da onun huyuydu işte... Hep birlikte buluştuğumuz yere doğru ilerledik havada kararmaya başlamıştı
-Bu saati laboratuvara geri koyacak mıyız?
-Koyalım. Belki saatin olmadığını fark edip geri gelir...
Yiğit ve Ateş haklıydı şuan bunu anlamak için en mantıklı şey saati geri laboratuvara götürmekti...
-Ben götürürüm.
Diyerek araya girdim.
-Zaten eve de gideceğim geçerken bırakırım.
Ateş bana doğru dönerek-Olur ama dikkatli ol.
Dedi. Kafamı sallayarak cevap verdikten sonra saati de alıp hastaneye gittim aslında bu hastaneye gelmeyi hiç istemiyorum çünkü bu hastane bana korkudan ve endişeden başka bir şey yaşatmıyor... Merdivenleri çıkarak laboratuvara doğru ilerledim. Her yerde kan izleri vardı... Çokta pis kokuyordu... Laboratuvarın kapısını aralayıp içeriyi kontrol ettikten sonra telefonun flashini açıp etrafi aydınlattım ve saati masaya koydum. Arkamı döndüğümde karşımda up uzun durup bana bakan birini gördüm ve olduğum yerde sıçradım.
Beni tutarak konuşmaya başladı
-Kumsal iyi misin?
Bu Çınar'dı... Sesinden tanımıştım.-Ç-çınar senin burada ne işin var? Ödümü kopardın.
-Bu kadar korkacağını bilmiyordum özür dilerim... Eve geçerken senin buraya girdiğini gördüm de bir şey olur diye peşinden geldim hem senin yanına uğrayacaktım.
-Ay tamam sorun yok. Ben fotoğraf makinemi burada kaybettim ya belki burdadır diye arıyordum...
Diye bir yalan uydurmak zorunda kaldım...
-Gecenin bu saatinde mi?
-Evet. Çok önemli benim için biliyorsun her saniye onu arıyorum nerede düşürmüş olabilirim diye...
Yani yalan söylemekte üstüme yok. Ben iyice profesyonel bir yalancı oldum... Çınar imalı bakışlarla baktı yüzüme. Hemen konuyu değiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR! Kitap Olacak!
Novela JuvenilYıkılmış bir hastanede olan biten olayları bir fotoğraf karesi içerisine almak isteyen Kumsal'ın tehlikeli bir yola nasıl "Esir" düştüğünü, bu yolda kimlerle karşılaşıp hayatına nasıl yön verdiğini anlatan biraz korku, biraz acı ve biraz da gerilim...