İyi okumalar...🥀
Bu sahneye kalbimi bırakıyorum.
❤Birbirimizin ölmemesi için çabalayan iki insan mıydık şimdi. Peki birbirine aşık iki insan mıydık? Yoksa sadece çıktığımız yolda birbirimizi korumamız gereken iki insan miydik?.. Biz neydik bilmiyorum ama biraz daha geç kalırsak, birbiri için her türlü çabayı gösteren fakat sonu kötü biten bir masala teslim olan iki insan olacaktık. Birden sesler duyulmaya başladı. "Kapı sesi" oda nın kapısı açılmıştı ve Giray beni kucağına almıştı. Bedenimi hissedemiyordum artık. Sallana sallana çıkardı beni odadan. Gözlerim bir açılıp bir kapanıyordu... Yiğit'in sesini duyuyordum. Dışarıya çıktığımızda gökyüzünü gördüm... Yıldızları, ay'ı... Ve karanlık bulutları... Yine bir tebessüm ettim. Giray beni ağaçlıkların olduğu yere doğru götürdü ve bir ağacın dibine oturduk. Manzarayı görebiliyordum... Bütün İstanbul ayaklarımın altındaydı... Ben ise küçücük ve yaralı bedenimle belkide aşık olduğum, kaybetmekten korktuğum adamın gölgesi altındaydım. Bir ağaca yasladı sırtını... Bende yorgun sesimle konuşmaya çalıştım.-Giray... Yıldızlar çok parlak.
-Evet.
-Onlar çok uzaktalar. Dokunmak imkansız... Ama ben hep onlara dokunmak istedim. Küçükken yıldızlar yanıp söndüğünde annemin bana el salladığını düşünürdüm... Ve asla o eli tutamazdım. Çünkü dokunmak imkansızdı.
Giray bir kaç saniye sustu ve konuşmadı...
-Neden Giray. Neden bu hayatta her şey imkansız. Ve biz neden hep imkansızı seviyoruz.
-İmkansızlıkları, imkansız oldukları için seviyoruz. Sebepsizce, elimizde olmadan... Ama sana söz veriyorum seni yıldızlara götüreceğim Kumsal.
-Nasıl gideceğiz oraya...
-Yıldızları hisset Kumsal. Hisset ki yaşasınlar...-Peki bende yaşay-
Sözümü kesti...
-Sen yaşayacaksın Kumsal. Hissedersen yaşayacaksın ve ben seni her hissettiğimde yaşatacağım seni.
Giray'ın sözleri kalbime işliyordu... Yorgun, halsiz ve tükenmiş kalbime... Ölecek miyim bilmiyorum ama kaybetmekten korktuğum adamın gölgesinde, güvende hissettiğim yerde öleceksem... Ölüm korkutur muydu beni. Bir araba sesi duydum. Giray beni yeniden kucağına aldığı gibi arabaya doğru yerleştirdi. Üzerinden çıkardığı hırkasıyla yaralı bedenimi sardı. Kafamı yasladı yine göğsüne.
-Giray... Ben korkmuyorum.
Kafasını eğip gözlerime bakmayaçalıştı. Nefesi tenime değerek konuştu.
-Yıldızlar korkmaz Kumsal, ne olursa olsun yanmayı bırakmazlar. Senin ışığın daha sönmedi. Sönmeyecekte. Benim sonsuzluğumsun ve benim sonsuzluğumda sönmek değil, durmadan ışık saçmak var. BENİM SONSUZLUĞUMDA SEN VARSIN KUMSAL.
Giray bu şekilde söylenirken benim gözlerim iyice kapanıyordu artık. Hissedebiliyordum ölecektim ben. Şuan içimde zerre bir umut yok. Benim ışığım yavaş yavaş sönüyordu burada, bana aşkını itiraf eden adamın koynunda sönüyordu ışığım... Benim ışığımın yeniden yanması için bir mucize olması gerekiyordu... Peki bu mucize gerçekleşebilir miydi? Işığımı yeniden kazanmama yardım edebilir miydi...
Araba durdu, kapı açıldı ve Giray beni yeniden kucağına aldı. Hastaneye getirmişti beni. Ambulansın sirenlerini duyabiliyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR! Kitap Olacak!
Ficção AdolescenteYıkılmış bir hastanede olan biten olayları bir fotoğraf karesi içerisine almak isteyen Kumsal'ın tehlikeli bir yola nasıl "Esir" düştüğünü, bu yolda kimlerle karşılaşıp hayatına nasıl yön verdiğini anlatan biraz korku, biraz acı ve biraz da gerilim...