Songül hayal kırıklığı ile ilerledi muhtarlığa doğru. Her defasında eli boş dönüyor olmak hiç olmadığı kadar yaralıyordu artık onu. Bir sonuca varabilmek için canını bile vermeye hazırdı oysa ki. Çünkü 12 yaşında kimsesiz kalmıştı ve artık hayatın üzerine yüklediği o ağır yükten kurtulmak istiyordu.
Muhtarlığın önüne geldiğin de "Kırdar Lojistik" yazısını gördü köydeki bir çok binanın üstünde gördüğü gibi. "Bu kırdar ya buralı ya da çok yardımsever bir abimiz" diyerek yöneldi muhtarlığın girişine. Tam içeri girmek üzereyken içerden çıkan adamı durdurdu köyün muhtarını sormak için. "Abi merhaba muhtar yerinde mi?"
"Nihat bey kahveye kadar gitti de siz kimsiniz?"
"Ben öylesine geldim ya ziyaretine. Kahve ne taraftaydı ben gideyim yanına."
"Şu tarafta"dedi adam eliyle bir iki adım öteyi tarif edip.
"Teşekkür ederim"diyerek ayrıldı Songül ve hızlı adımlarla ilerledi tarif edilen yöne.
Kahveye vardığın da meraklı gözlere aldırmadan girdi içeriye. "Muhtar Nihat beye bakmıştım."
"Buyrun benim" diyerek kalktı muhtar oturduğu yerden.
"Müsaitseniz biraz konuşabilir miyiz.?"
"Tabi oturalım şöyle"
Songül kendisine gösterilen yere oturdu. Nihat kahvehanenin sahibine "Üç tane kahve getiriver bize" dedikten oturdu Songül'ün karşısına.
"Ee buyur bacım. Kimsin kimlerdensin. Hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Songül benim ismim.Ben öyle köyleri gezip insanlarla sohbet etmeyi seviyorum. O yüzden de şimdi bu köye geldim."
"Ne güzel" dedi Nihat; Songül'ün yüzüne gülümseyerek bakarken.
"Öyle" dedi Songül ama duraksadı birden konuya nasıl giriş yapması gerektiğini bilmiyordu çünkü. Sonra toparladı kendini hızlıca. "Ama bu köy şey biraz. Daha gelişmiş gibi diğer köylerden. Baya uğraşmışsınız."
"Estağfurullah. Köylümüzün rahat etmesi için gece gündüz çalışıyoruz elbet. Ama Kırdar lojistik şirketinin yardımlarından da bahsetmeden olmaz. Köyümüzün imarı için büyük yardımlarda bulundu."
"Evet gördüm ben de bir kaç yerde tabelalarını. Şirketin sahibi buralı herhalde ondan bu yardımlar" dedi Songül az önce gelen kahvesinden bir yudum aldıktan sonra.
"Yok yok"değil dedi muhtar hemen. "Ama başımıza da talih kuşu kondu diyebiliriz"
"Talih kuşu derken?" dedi Songül meraklı bakışlarını adamdan ayırmadan.
"Şöyle anlatayım. Epey bir zaman önce rahmetli İsmail muhtar görevinin başındayken köyümüzün kavşağında bir trafik kazası meydana geldi. Bir polis memuruyla eşi vefat etti o kazada. Mekanları cennet olsun."
"Amin" dedi Songül zar zor. Boğazı düğüm düğüm olmuştu.
"O vakit haberlere bile çıktı bu kaza. Gerçekten kaza mı yoksa bunun arkasında başka bir şey var mı diye. Gerçi sizin yaşınız genç siz pek hatırlamazsınız ama."
Songül buğulan gözleri ve çatallaşan sesiyle cevap verdi muhtara. "Hayal meyal hatırlıyorum tabi."
"Sonra soruşturma falan açıldı ve kaza olduğuna karar verildi."
"Yapma" muhtar diye araya girdi masada oturan üçüncü kişi. "Kaza olsaydı aniden arabanın önüne çıkan römorkun sahibi bulunurdu herhalde değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
Любовные романыTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...