Yokluğun cehennemin öbür adı

1.7K 107 119
                                    

"Songül ben Derya'yı çok eskiden tanıyorum."  Bir süre bu cümlede takılı kaldı Songül. Kendini toparlamaya çalışsa da zihinini kemiren düşüncelerin gerçek olması bildiği bütün doğruları yerle bir etti bir anda. "Ne.. ne demek bu Sadi" dedi ard arda yutkunup. Boğazına yerleşen yumrudan kurtulmak istiyordu.

"Derya benim eski sevgilim Songül." dedi Sadi bir nefeste ve yaşadığı pişmanlığın etkisi ile eğdi başını önüne. Çünkü Songül'ün gözlerine bakmaya cesareti yoktu. Songül duyduklarını hazmetmeye çalışsa da başaramadı. "Senin ağzından çıkanları kulakların duyuyor mu Sadi." dedi ve kalktı oturduğu koltuktan. İçi içine sığmıyordu. Düşüncelerini;beyni değil ruhunu ele geçiren korku yönetiyordu adeta. Salonu adım adım karışlarken yarım kalan parçaları birleştirmeye çalıştı zihninde.

Sadi ise tepkisiz bir şekilde izliyordu Songül'ün her hareketini. Susuyordu çünkü Songül'ün gözlerine yerleşen öfke ateşi yedi cihanı yakmaya yetecek büyüklükteydi. Biraz sakinleşebilmesi için susup ona zaman tanıması gerekiyordu.

Songül tüm vücudunu saran korku hormonu ile duyduğu cümleyi anlamlandırmaya çalıştı bir süre. Aklı da kalbi gibi o karanlık cümlede sıkışıp kalmıştı. Kesilen nefesi, terleyen avuç içleri ve karıncalaşan vücudu ile Sadi'nin karşısına geçip oturdu. "Bana yalan söyledin."

"Songül, karıcım! Yalan söylemedim. Sadece anlatmadım, anlatamadım sana."

"İkisi de aynı şey değil mi?. Sakladın çünkü her zaman ki gibi saklamak daha çok işine geldi."

"Hayır Songül. Seni kaybetmekten korktuğum için söyleyemedim sadece."

"Ne korkması be ne korması. Sen beni kaybetmekten korksaydın gözümün içine baka baka oyun oynamazdın bana. Aptal yerine koymazdın beni.Ama tebrik ederim Sadi çok usta oyuncuymuşsun." dedi Songül ve kalktı koltuktan . Songül'ün kalkması ile Sadi'de doğruldu oturduğu yerden. "Bak beni bi dinlesen anlayacaksın. Ne olur yapma böyle anlatayım izin ver."

"Dinlemek mi? Ne anlatacaksan sen bana ya. Gözümün içine baka baka sevgilinle bana nasıl oyun oynadığınızımı anlatacaksın."

"Ne oyunu, ne sevgilisi Songül. Derya eskiden sevgilimdi evet ama artık hayatımdan yalnızca sen.." dedi Sadi ama Songül elini kaldırıp susturdu onu. "Sakın devam etme cümlene. Sakın. Daha fazla senin yalanlarını dinlemek istemiyorum ben."

"Songül ben sana hiç yalan söylemedim. Evet gerçekleri anlatmadım ama yalan söylemedim."

"Sus sus sus" diye bağırdı Songül elleriyle kulaklarını kapatırken. "Sana inandığım için kendimden nefret ediyorum. Seni sevdiğim için kendimden nefret ediyorum" dedikten sonra odasına yöneldi ama Sadi kolundan tutup durdurdu onu. "Songül izin ver anlatayım."

"Sakın dokunma bana"deyip hızlıca çekti bileğini Songül. "Bunca zaman anlatmadan durabildin ya bundan sonra anlatmasan da olur." dedikten sonra girdi odasına ve kapıyı kitledi. Göz kapaklarına biriken yaşlar usul usul yanaklarından süzülürken çektiği acı onu yerle bir etmeye yetmişti.

Songül'ün odaya girmesi ile koca salonda bir başına kaldı Sadi. Başını ellerinin arasına alıp sinirle adımladı salonu. "Allah kahretsin, kahretsin" diye söylenirken kendini Songül'ün odasının önünde buldu. Kalbi gene onu Songül'e götürmüştü. Kapıyı çalmak için elini uzattığın da Songül'ün ağlama sesini duydu. "Yapma Songül yapma."dedi sessizce. Çünkü Songül'ün her bir hıçkırığı yüreğini paramparça ediyordu.

Songül yaşadığı hayal kırıklığı ve aldatılmışlık hissi ile çöktü yatağının kenarına. "Neden Sadi neden" diye söylendi kendi kendine. "Neden ben aynı şeyleri yaşamak zorundayım" derken aynı yerden tekrar kırılmış olmanın acısını yaşıyordu. Sadi'ye karşı her konuda güvensizlik duyabilirdi ama aldatılma konusu aklına bile gelmemişti Songül'ün. Sadi'nin böyle bir şey yapabileceğini düşünmemişti bile. Şimdi aynı konuda başa sarmış olmak tekrar kırmıştı kolunu kanadını.

Bir küçük sadgül meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin