"Biz bay ve bayan Payaslıyız. Takımı bozamıyoruz."Sadi'nin cümlesi ile ortam buz kesmişti sanki. Ahmet Başsavcı ve Semih başkomiser sessiz kalmayı tercih ederken bir tek Songül bakışları ve yüzündeki gülümseme ile karşılık vermişti Sadi'ye. Zaten Sadi için de önemli olan tek şey o şahane gülüş değil miydi?
Ahmet başsavcı yaşadığı kısa süreli şoku atlattıktan sonra söze girdi hemen. "Yalnız Sadi bu teklif yalnızca Songül komiser için geçerli."
Sadi Songül'de olan bakışlarını Ahmet başsavcıya çevirdi. "Sayın savcım ben basit bir coğrafya öğretmeniyim. Silah tutmaktan da anlamam belki ama herhangi biri karıma zarar vermeye kalkarsa onun ciğerini sökerim. Bunu böyle bilin" dedi sert bir ses tonuyla.
"Sadi'cim" diyerek araya girdi Songül. Ortamdaki gergin havayı dağıtmak istercesine kesti Sadi'nin sözünü. "Ben cevabımı verdim zaten. O yüzden daha fazla uzatmayalım bu konuyu. Ne dersin?"
Songül'ün cümlesini bitirmesi ile Semih başkomiser girdi söze. "Bir coğrafya öğretmeni için fazlası ile tehlikeli bir iş bu. Biz en iyisi bu durumu Songül komiserim ile halledelim."
Semih başkomiser ile göz göze geldiğinde gözlerinden ateş çıkıyordu Sadi'nin. Daha önce bir araya geldiklerinde Songül ile ilgili onu çok net bir şekilde uyarmıştı oysa ki. Yanında Songül olmasa tepkisi çok daha farklı olurdu ama şu an için Semih başkomiser ile tanışmıyormuş gibi yapmak zorundaydı. Derin bir nefes alıp sesini toparladı. Elini Semih başkomisere uzattı. "Sadi Payaslı ben meb'den. Ben kiminle müşerref oluyorum?"
Kendisine uzatılan eli çekinerek sıktı Semih başkomiser. "Semih başkomiser ben istihbarat başkomiseriyim."
"Memnun oldum başkomiserim. Polis, asker önemlidir biz de. Asla zarar gelsin istemeyiz. Sözleri emirdir bizim için ama biraz öncede belirttiğim gibi Songül'ün yardımını istiyorsanız beni de o ekibe dahil etmeniz gerekiyor."
"Sadi" dedi Songül sesine yerleşen telaşlı ve sinirli bir tınıyla. "Ben cevabımı verdim dedim ya uzatma artık konuyu."
"Bir saniye karıcım" dedi Sadi Songül'ün elini sıkı sıkı kavrayıp. "Yaptığınız işe saygım sonsuz başkomiserim. Ama siz de beni anlamaya çalışın. Evet! Ben basit bir coğrafya öğretmeniyim. Silahla külahla işim olmaz. Ama ben bir kocayım. Karısını çok seven bir koca. Dünya Songül'den ibaret benim için. Ve eğer dünyayı saran üç yüz atmış meridyen ve yüz seksen paralel gibi Songül'ü sarmalamama izin vermezseniz Kırdarları kendiniz halledersiniz."
Sadi cümlesini bitirdiğinde Ahmet başsavcı ile göz göze gelmişti. Aklından geçen düşünceler dudaklarından dökülüyordu. Belki fazla ileri gitmişti ama kendini tutmaya, fikirlerini kendine saklamaya da niyeti yoktu.
"Sadi" dedi Ahmet başsavcı telaşlı bir ses tonuyla. "Semih başkomiserin dediği gibi bu iş bir coğrafya öğretmeni için çok tehlikeli."
Bakışlarını Ahmet başsavcıya çevirdi Sadi. Kolunu Songül'ün omuzuna atıp omuzlarını dikleştirdi. "Dediğim gibi sayın savcım. Biz bay ve bayan Payaslıyız. Maalesef takımı bozamıyoruz. Her yere beraber gidiyoruz. Birimiz diğerinden ayrı kalınca tıpkı dünyanın ekseni gibi yirmi üç derece yirmi yedi dakika boynu bükük kalıyor. O yüzden karar sizde sayın savcım. Ya benimle ya hiç."
Anladım dercesine başını salladı Ahmet başkomiser. "Söylediklerini düşüneceğim Sadi. Biz bi kendi aramızda istişare yapalım. Durumla ilgili bilgilendireceğim sizi."
"Teşekkürler sayın savcım" dedikten sonra yönünü Songül'e döndü Sadi. "Gidelim mi güzel karıcım?"
"Gidelim" dedikten sonra Ahmet başsavcı ve Semih başkomiser ile tokalaşıp arabasına doğru yöneldi Songül. Sadi'de sessizce takip etti onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
RomanceTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...