Sen benim içime işledin..

1.6K 108 239
                                    

"Anla, bir ömre sığmaz seni sevmek
Anlat, sana kavuşamamanın kaç ölüm ettiğini onlara."
"Raskolnikovsair"

Songül'ün arkasından öylece bakakalmıştı Sadi. Duyduğu cümlenin ağırlığı bütün algılarını kapatmış, yaşamla olan bütün bağını koparmıştı.

Baktığı hiç bir yeri, hiç bir şeyi görmüyordu sanki.Kulakları uğulduyor, nefesi kesiliyordu. Yutkunmak istese de boğazına yerleşen yumrular engel oluyordu ona. Etinden et koparmışcasına yanıyordu canı. Dayanamadı daha fazla göz yaşları yanağında süzülürken, hıçkırıklarını tutmadı daha fazla.

Sadi'nin yanından ayrıldığı an kolu kanadı kırılmış gibi hissetti Songül. İlk defa bu kadar üşüyor ilk defa bu kadar korkuyordu. Söylediği cümleler birer birer zihninde yankılanırken durdurdu adımlarını. Sadi'nin yanına gitmek için geri döndü hemen.

Mezarların başına geldiğinde Sadi'yi bulamamanın ağırlığı ile akıttı göz yaşlarını bu defa. Kalbi bin parça olmuş bir şekilde pişmanlığın ağır yükü ile arabasına dönüp ayrıldı mezarlıktan.

Tamirhaneye geldiğinde hala nefes almakta zorlanıyordu Sadi. Songül'ün söyledikleri değildi kalbini acıtan. Kadının haklılığıydı.

Songül 'ü herkesten korumak için çabalarken kendinden koruması gerektiğini unutmuştu Sadi. En büyük zararı kendi vermişti kadına. Yaralarına merhem olmak isterken hiç kapanmayacak bir yara açmıştı ruhunda.

Emniyete geldiğinde zor da olsa arabasından inip içeriye girdi Songül. Yaşadığı onca şeyden sonra bir yüzleşme daha yaşıyacak olmasının  gerginliği ile masasına doğru ilerlerken Melike'nin sesini duyması ile yavaşlattı adımlarını.

"Songül abla."

Soluk yüz ifadesi ve ağlamaktan kızaran gözleri onu ele verse de gülümseyerek baktı Songül kadının gözlerine.

"Efendim Melike."

Her ne kadar gizlemeye çalışsa da iyi olmadığı her halinden anlaşılıyordu Songül'ün. Melike kadını baştan aşağıya süzdükten sonra endişeli bakışlarını Songül'ün kızaran gözlerine dikti.

"Abla! Sen iyi misin?"

"İyiyim" dedi Songül buruk bir tebessümle.

"İyi görünmüyorsun ama abla."

"İyiyim dedim ya Melike. Sen birşey mi diyecektin?"

Songül'ün tepkisi ile uzatmadan asıl konuya girdi Melike.

"Taylan başkomiser seni görmek istiyor abla. Hemen odama gelsin dedi"

Sesli bir nefes verip sinirle gözlerini kırpıştırdı Songül. "Hadi bakalım başlıyoruz" dedi mırıldanarak.

Melike sorgularcasına bakmaya devam ederken elini kadının koluna yaslayıp sıktı Songül.

"Tamam Melike ben giderim şimdi."

"Tamam abla. Bir ihtiyacın olursa ben buradayım"

"Biliyorum Melike. Çok sağ ol." dedi Songül ve masasına yöneldi. Ceketini çıkarıp, sandalyesine oturduktan sonra nefesini düzeltmeye çalıştı bir süre. Bir kaç derin nefes aldı sakinleşebilmek için ama bir türlü sakinleşemiyor , duyduklarını hazmedemiyordu. Gözleri masanın üzerinde duran telefona kaydığında o an yapmaması gereken tek şeyi yaptı ve mesleğini zora sokacak o adımı attı.

Bir küçük sadgül meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin