Benim ışığım sensin

1.7K 121 151
                                    

Songül'ün parlayan nemli ela gözlerinde zaman durmuştu sanki Sadi için. Hayatının geri kalanını böyle bir kadına sahip olduğu için şükrederek geçirebilir, onun o şahane gülümsemesini soldurmamak için canını bile verebilirdi. "Songül" dedi boğazında yer eden yumrular ile zar zor. "Asıl sen iyi ki doğdun hayatıma."

Songül elindeki kek kalıbını uzattı Sadi'ye usulca. "Üfle hadi"

Sadi gözlerini kapatıp yanaştı mumlara. Tam üflemek üzereyken Songül'ün sesi durdurdu onu. "Dilek tutmayı unutma."Kapalı olan gözlerini yavaşça araladı Sadi. "Benim dileğim yanımda" dedikten sonra üfledi mumları.

Sadi mumları üfledikten sonra minnet dolu gözlere baktı Songül'ün dolu dolu olmuş gözlerine. "Nerden çıktı bu?" derken sesinin tınısında acıyla harmanlanmış bir hüzün vardı.

Songül anlamıştı Sadi'nin canının yandığını. Oturduğu yerden kalkıp Sadi'nin yanına sokuldu usulca. Yönünü Sadi'ye dönüp ellerini sıkı sıkı kavradı. "Sen bu dünyaya ve bana sunulmuş en büyük hediyesin Sadi. Hafızandaki o acı gün hiç bir zaman silinmeyecek belki biliyorum ama en azından gözlerindeki ışığı yeniden parlatacak bir günün olsun istiyorum."

"Sen" dedi Sadi yarım bir nefesle. "Seni hak edecek ne yaptım ben." dediğinde boynunu Songül'ün omuzuna yerleştirmişti.

Sadi'nin boynunda nefeslenirken "iyi ki girdin hayatıma" dedi Songül. "İyi ki buldun beni. İyi ki çekip çıkardın beni o karanlıktan. İyi ki sen nefes oldun bana." diyerek karşılık verdi Sadi karısına.

Uzunca bir süre tek beden olmuş gibi birbirlerine kenetlendi  Sadi ve Songül. Sadi'nin kalbi Songül'ün evi, Songül'ün omzu Sadi'nin sığınağı olmuştu. Göz yaşları, gülüşler, öpüşler eşliğinde sarmaya çalışıyordu Songül  Sadi'nin kanayan yarasını.

Kendini geri çekip Sadi'nin kollarından ayrıldığında hayran olduğu okyanusların yine ışık saçtığını fark Songül. "Sen hep böyle bak bana olur mu?" dedi parmaklarını  Sadi'nin sakallarında dolaştırırken.

"Nasıl?" dedi Sadi kafasını sallayıp.

"Böyle işte." dedi Songül gülümseyerek. "Hep gülsün gözlerinin içi. Hep ışık saçsın böyle."

"Benim ışığım sensin Songül. Sahip olduğum en kıymetli şeysin sen."

"Sen de benim için çok kıymetlisin Sadi. Seni üzgün görmeye dayanamıyorum ben. İçim acıyor."

"Üzgün değilim merak etme. Sadece o anları hatırlamak iyi gelmiyor bana. Yaklaşık yirmi yıl geçti üstünden unuturum sandım ama unutamadım."

"Senin için çok zor olduğunu biliyorum. Kalbindeki acıyı da görebiliyorum ama ben burdayım Sadi, yanındayım. Hayatında acıyla değilde mutluluk ile hatırlayacağın bir günün olsun istiyorum. O yüzden belki bu günü yine sadece ikimiz seneye de kutlayabiliriz. Eğer sen de istersen."

Songül'ün cümlesine gülümseyerek karşılık verdi Sadi. Yanığına dokunup, usulca sevdi. "Sen yanımda olacaksan tabi ki kutlarız Songül."

"Ne demek sen yanımda olacaksan Sadi. Şüphen mi var?" derken istemsizce kaşları çatılmıştı Songül'ün.

"Yok karıcım şüphem yok tabi ki ama seneye tanık koruma görevin bitiyor" dedi Sadi ama devam edemedi cümlesine. Çünkü Songül'den  canını yakacak bir söz duymaya hazır değildi şu an. Songül anlamıştı Sadi'nin ne kast ettiğini. Görev olarak başladığı bu işin sonu geldiğinde aşkının arkasında duracağını anlatmalıydı ona.

Bir küçük sadgül meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin