Burası İstanbul Hacı

1.4K 106 202
                                    

"Konuş lan elimde kalacaksın yoksa!"

"Ağam yeter öldüreceksin adamı"

Sadi duyduğu cümle ile geri adım attı. Ellerine bulaşan kanı havluya silerken karşısında duran adama dikti öfke dolu bakışlarını.

"Tanışma faslını geçtiğimize göre artık anlatmaya başlayabilirsin."

"Abi ben bir şey bilmiyorum. Allah aşkına bırakın beni."

Sadi adamın bir şeyler bildiğine adı gibi
emindi. İşine yarar bir bilgi edinmeden de onu bırakmaya niyeti yoktu. Yanına yaklaşıp ellerini adamın omzuna yasladı.

"Karımın  o köyde başına gelenlerden sen sorumlusun. Daha sana yapacaklarım bitmedi. Ama bana Nejat Kırdar ile ilgili bilgi verirsen belki cezanı hafifletebilirim."

Adam korku doku bakışlarını Sadi'nin gözlerinden ayırmadan yalvarmaya devam etti.

"Abi gerçekten bir şey bilmiyorum ben. Bırak beni gideyim."

Sadi dayanamayıp sert bir yumruk daha geçirdi adamın yüzüne.
"Seni öldürür, etlerini de köpeklere yediririm. Leşini bile kimse bulamaz.Konuş dedim lan!"

Adam çaresizce "ben bir şey bilmiyorum" diye sayıklamaya devam ederken Sadi belindeki silahı çıkarıp adamın ağzına dayadı.

"Sen bilirsin! Benden günah gitti" dedikten sonra parmağını tetiğe bastırırken adamın boğuklaşan sesini duydu. Silahı çıkarıp bekledi.

"Eski bir depoda tahsilat var abi. Bir tek onu biliyorum. Nejat Kırdar bizzat gidecek oraya."

"Ne tahsilatı?"dedi Sadi silahını beline yerleştirirken.

"Tarihi eser abi" dedi adam titreyen dudaklarının arasından zar zor.

"Güzel" dedi Sadi gülümseyerek. "Bak bildiğin bir şeyler varmış demek ki" dedikten sonra Yaver'e çevirdi bakışlarını.

"Yaver! Sen şu tahsilatın  yerini ve zamanını öğren koçum. Ben gidiyorum."

Sadi ceketini alıp kapıya yöneldiği sırada adamın yalvarırcasına yükselen  sesini duydu.

"Ben ne olacağım abi? Burda mı kalacağım ben? Bildiklerimi anlattım. Beni bırakın ne olur!"

Sadi bıyık altından gülerken keskin bir bakış gönderdi adama. Tamirhanenin çıkışına yönelirken var gücüyle bağırdı.

"Burası İstanbul hacı! Buradan çıkış yok!"

Tamirhaneden çıktıktan sonra arabasına atlayıp eve doğru yola koyuldu Sadi. Songül uyanmadan önce evde olması için acele etmesi gerekiyordu.

Son gaz yoluna devam ederken markete uğrayıp kahvaltılık bir şeyler aldıktan sonra çok geçmeden eve varabilmişti.

Merdivenleri hızlıca çıkıp dairenin kapısına ulaştığında soluklandı. Anahtarı cebinden çıkarıp oyuğa yerleştirdi. Tahta kapıyı gıcırdatmamaya özen göstererek yavaşça iteledi.

İçeriye adım atmadan önce sessizce bekledi kapının eşiğinde. Salonda sessizliğin hakim olduğuna emin olduktan sonra hızlıca içeriye girdi.

Elindeki poşetleri mutfağa bıraktıktan sonra hole geri geldi.Ceketini çıkarıp portmantoya astıktan sonra ağır adamlarla yatak odasına doğru ilerledi. Odasının kapısı yarı açıktı. Hafifçe ittirip kafasını uzattı hemen. Ama Songül oda da yoktu.

Songül'ün odada olmaması germişti Sadi'yi. Arkasını döneceği sırada duyduğu sesle irkildi birden.

"Bu saatte nerden geliyorsun kocacım böyle sessiz sessiz."

Bir küçük sadgül meselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin