"Sen giderken nasıl mı çaresizdim?Anlatayım.Koskoca orman yanıyordu ve benim gözlerimden başka yerde su yoktu!
Songül'ün feryatları depoda yankılanırken Sadi ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide gidip geliyordu. Canının acısı onu çok zorlasa da adamın dizlerinin üzerinde olan bedenini yere yatırabilmişti Songül.
Titreyen elleri adamın şah damarını bulduğunda tuttuğu nefesini bıraktı hızlıca. Çünkü Sadi'nin nabzı çok az atıyordu ve Songül'ün kaybedecek bir saniyesi bile yoktu. Cebinden telefonunu çıkarıp ambulans çağırdı hemen.
Serdar müdür,işini temiz bir şekilde yapmış olmanın rahatlığı ile depodan ayrılırken önünde beliren polis arabaları ile yolun sonuna geldiğini anlamıştı. Taylan, arabasının direksiyonunu hızlıca kırıp Serdar müdürün önünü kestikten sonra elindeki silahı adama doğrultup sinirle kükredi.
"İn araban! İn!"
Serdar müdür ellerini havaya kaldırdığında her şeyin bittiğini anlatmıştı. Taylan arabaya doğru yaklaşırken bir an elindeki silahlı ateşlemeyi düşündü ama öyle bir durum da buradan sağ çıkamayacağı çok iyi biliyordu.
Serdar müdürü ensesinden yakalayıp sürükleyerek çıkardı Taylan arabanın içinden.Sert bir hamle ile arkasını çevirip arabaya yasladıktan sonra üstünü aramaya başladı. Sakin olması gerektiğini bilse de kendine hakim olmakta zorlanıyordu. Çünkü emniyetin içindeki köstebek oydu ve zamanında onu savunduğu için çok kızıyordu kendine.
Üst aramasını bitirip adam ile göz göze geldiğinde kendini tutamadı daha fazla.
"Şerefsiz."
Serdar müdür güçlü bir kahkaha patlatıp Taylan'ı iyice sinirlendirdiğinde yüzüne yediği sert bir yumruk darbesi ile yerde buldu kendini. Taylan bakışlarını Bahri'ye çevirip bağırmaya başladı.
"Alın bunu burdan Bahri! Emniyete götürün. Arıza çıkartırsa da gebertene kadar dövün."
Bahri, Serdar müdürü kelepçeleyip arabaya doğru ilerlemeye başladığında Taylan' da Ahmet başsavcı ile birlikte depoya doğru koşmaya başlamıştı ama içeriye girdiklerinde gördükleri manzara iki adamı da oldukları yere çivilemeye yetmişti.
Kan gölüne dönmüş bir yerde Sadi'nin cansız bedeni üzerinde,omzunda oluşan derin açıklığa aldırmadan kalp masajı yapmak için uğraşan bir kadın karşıladı onları.
Nefesi kesilmek üzere olsa da direnmeye ve Sadi'yi hayata döndürmeye çalışıyordu Songül. Ellerine ve yüzüne bulaşan kanlar ve omzundan oluk oluk akan kan ile korku filmlerinden fırlamış gibiydi.
Dünya ile bağını koparmış bir vaziyette Sadi'nin göğsüne baskı uygularken bir yandan da feryat etmeye devam ediyordu.
"Sadi yalvarırım aç gözlerini. Hadi Sadi'm. Bırakma beni lütfen."
Taylan koşarak Songül'ün yanına geldiğinde omuzlarından yakalayıp geri çekmeye çalıştı onu. Ama Songül var gücüyle ittirdi adamı.
"Bırakın beni! Sadi'yi almadan gitmeyeceğim."
Ne yapacaklarını bilmez bir halde birbirlerine baktı Taylan ve Ahmet başsavcı bir süre. Korkudan dilleri tutulmuş, dizlerinin bağı çözülmüştü ikisininde. Çünkü can dostları olarak gördükleri adam kanlar içerisinde karşılarında yatıyordu.
Taylan başını Sadi'nin solgun yüzüne çevirdiğinde bir kaç saniyeliğine de olsa hayattan soyutlanmıştı ama kulağında yankılanan ambulans sesi ile toparladı kendini hemen.
![](https://img.wattpad.com/cover/333953060-288-k784795.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
RomanceTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...