"Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını,
Yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı."'William Shakespeare'
Güneş ışınları odaya dolmaya başladığında araladı gözlerini Songül. Üzerinde dün gecenin verdiği yorgunluk, bacaklarının arasında ince bir sızı vardı. Hafifçe tebessüm edip, kıpırdandı yerinde. Sadi'nin belinde olan elinin üzerine elini yerleştirip yatağın sol tarafına kaydı usulca. Sevdiği adama sokulup, dün gece yaşananları düşünmeye başladı.
Gözünün önünden bir film şeridi gibi akıp geçen sahnelerle sıklaştı nefesi. Pembeleşen yanakları ve kasıklarında hissettiği baskı içinde harlanan ateşin habercisiydi. Bir uyaran bekliyormuşçasına tetikte bekleyen ateş onu milim milim yakarken belinde hissettiği tüy gibi hafif bir öpücükle kapadı aralık olan gözlerini.
Sadi'nin ılık nefesi teniyle rask ederken yastığa gömdü başını. Anın büyüsünü bozmak istemediği için sessizliğini korumaya çalışsa da tenine değen her küçük öpücükle başı dönmeye, nefesi kesilmeye başlamıştı.
Gözlerini sıkı sıkı kapattığında belinden boynuna doğru hareket eden dudakların yarattığı etki ile bir heyecan kapladı içini. Tutuğu nefesi usulca bırakıp, anın keyfini sürmeye başladı.
Sadi'nin nefesi, değdiği yerlerde yangınlar bırakırken bulutların üzerine yerleşmiş gibi hissetti kendini. İçinde harlanan ateşin alevi git gide büyüyor, midesinde uçuşan kelebekler rotasını şaşırıyordu ama gene de her saniyesine değecek bir ana sahip olmanın etkisiyle bir yaprak gibi titriyordu bedeni..
Bu sabah; her şeyin doğal akışından daha farklıydı Songül için. Çünkü bu günden sonra; doğan her güneş ikisi içinde yeni başlangıçlara gebe olacak ve ruhlarındaki bu taze aşk onları yeniden var edecekti, hissediyordu.
Ama aynı zamanda sebebsiz bir sızı vardı yüreğinde. Ruhunun en derinlerinden gelen, içini yakan , adını koyamadığı, tarifsiz, ince bir sızı...
🕊️
Islak dudakları Songül'ün pürüzsüz teniyle temas ederken sesli bir nefes verdi Sadi. Boğazına yakan nefes dudaklarından firar ederken gülümsemesi derinleşti. Bir sene önce "ömrümün geri kalanını her bir zerrene aşık olmak için geçireceğim" diye söz verdiği kadının, her bir zerresine aşık olmasının ateşiyle yanıyordu içi.Dudaklarındaki tat başını döndürürken, ciğerlerine dolan yasemin kokusu zihnini bulandırıyor, ona kim olduğunu unutturuyordu. Kasıklarında hissettiği sancı işini zorlaştırırken; ılık nefesi dudaklarının altında ezilen tenle yeniden alevleniyor, anın büyüsü onu göklere çıkarırken, temas ettiği pürüzsüz ten sanki yangınların ortasına atıyordu ama durmadı Sadi.
Çünkü; yanacaksa bu alevi harlayan hep Songül olmalıydı.
Keşfetmek istediği daha milyonlarca doku varmışcasına sürdürdü dudaklarının hareketini. Yavaş yavaş, keyfini çıkarırcasına öpmeye devam etti dudakların temasındaki ışıldayan, pürüzsüz teni.
Sıklaşan nefesi Songül'ün boynunu yalayıp geçerken sulu bir öpücük kondurdu, kadının ense bitimine. Kendini yatağın sol tarafına bırakıp, bir elini başının altına sabitledi. Biçimli parmakları bu defa Songül'ün yüzüne yöneldiğinde, sanki dünyanın en değerli şeyine dokunuyormuşçasına dağıttı kadının yüzünü örten her bir teli.
Sonra yumuşak bir öpücük bıraktı Songül'ün göz kapaklarına. Kendini geri çekerken sakin bir ses tonuyla mırıldandı.
"Güzel karıcım! Hadi artık aç gözlerini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
RomanceTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...