Kara tahtanın üstünde asılı olan fotoğraflara bakarken gözü sürekli saatteydi Sadi'nin. Songül ile konuştuklarından beri yaklaşık kırk beş dakika geçmiş olmasına rağmen Songül daha tamirhaneye gelmemişti. Tedirgin olmak istemese de kafasından geçen düşüncelere bir türlü engel olamıyordu Sadi. Telefonunu çıkardı ceketinin cebinden Songül'ün sesini duymadan rahat etmeyecekti. Kırk beş dakikalık zaman diliminde içi içine sığmasa da hiçbir şey Songül'ün telefonun kapalı olması kadar tedirgin etmemişti onu. "Bu telefon niye kapalı Allah aşkına" dedikten sonra hızlıca masanın üstüne fırlattı telefonunu.
Yaver elindeki tepsiyi masaya bırakırken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Ağam bir sıkıntı mı var?"
"Var Yaver var. Yengene ulaşamıyorum. Telefonu kapalı."
"Şarjı bitmiştir belki ağam hemen telaş yapmasan mı?"
"Nasıl telaş yapmayayım Yaver. Başına bir iş gelecek diye çok korkuyorum. Sen şu takip cihazından baksana bi neredeymiş?" dedi Sadi sert bir ses tonuyla.
"Hemen ağam" dedikten sonra bilgisayarı açtı Yaver. Takip cihazına uzaktan bağlanacaktı ama yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. "Alla alla" derken Yaver'de ister istemez gerilmişti.
Yaver'in kendi kendine söylendiğini duyunca bakışlarını Yaver'e çevirdi Sadi. "Ne oldu Yaver? Bir problem mi var?"
"Cihaza bağlanamıyorum ağam anlayamadım."
"Ne demek bağlanamıyorum la" derken bilgisayarın ekranına yanaşmıştı Sadi.
"Vallaha ağam sanırım takip cihazının aktivasyonu devre dışı bırakılmış."
"Allah kahretsin" dedi Sadi ve masanın yanında duran sandalyeyi bir hışım fırlattı tamirhanenin bir köşesine. "Ya karıma bir şey olduysa."
"Ağam dur sakin ol" dedi Yaver telaşlı bir ses tonuyla. Belli etmemeye çalışsa da takip cihazının devre dışı bırakılması Yaver'i de korkutmuştu.
Sadi tamirhaneyi sinirle adımlarken aklını yitirecek gibi hissediyordu. Cebinden telefonunu çıkardığında hiç olmadığı kadar öfkeliydi. "Aç şu telefonu savcım aç" diye bağırdında sesi tamirhanede yankılanmıştı.
•
Songül elleri sandalyeye bağlanmış bir şekilde otururken gözlerindeki kara örtüden dolayı hiç bir şey göremiyordu. İlk defa korkuttuğunu hissetti Songül. Hemen Sadi geldi aklına. Kim bilir nasıl deliye dönmüştür diye düşünürken kendisine doğru yaklaşan ayak sesleri ile irkildi. "Açın kadının gözlerini, ipleri de çözün."Gözündeki örtüden ve ellerindeki iplerden kurtulması ile yönünü giriş tarafına çevirdi Songül. Sorgularcasına etrafına baktığında beklediğinden çok daha fazla eli silahlı adam vardı karşısında. Omuzlarını dikleştirdikten sonra çatılan kaşları ile baktı karşısında duran adama. "Kimsiniz siz? Benden ne istiyorsunuz?"
Adam Songül'e doğru yaklaşıp elindeki kimliği uzattı. "Ankara emniyet istihbaratından Semih başkomiser ben Songül komiserim"
Songül elindeki kimliği inceledi hızlıca. Parmaklarının arasına kıstırdığı kimliği karşısında duran adama uzattı . "Bu kimliğin gerçek olup olmadığını nerden bileceğim"
"Haklısınız komiserim" dedi Semih başkomiser Songül'ün uzattığı kimliği alırken. "Biraz zor kullanmış bizimkiler sizi alırken. Ama anlatacaklarımı dinlerseniz bana inanacaksınız."
Songül şüpheli gözlerle baktı Semih başkomiserin gözlerine. "Sizi dinliyorum" derken yüzünde mimik oynamıyordu.
Sertçe öksürüp boğazını temizledi Semih başkomiser. "Öncelikle sizi buraya bu şekilde getirdiğimiz için özür dilerim. Ben dediğim gibi istihbaratta başkomiserim. Sizi buraya getirtim çünkü Ahmet başsavcının talimatı böyleydi."
![](https://img.wattpad.com/cover/333953060-288-k784795.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
RomansaTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...