PAO 14: Hiç Olmayan Derin ve Hiçliğin Kıyısındaki Kaan Ataman

6 3 0
                                    


Ağrıyan bacaklarım ayakta kalmama daha fazla dayanamadı ve koltuğun üzerine çöktüm. Karan'ın da yanıma bir şişe viski alıp çökmesiyle ona içimdeki tüm kini dökmek ister gibi bakmaya başladım. Bitkin ve sinirliydim. Yüzümde ve kolumda kesikler vardı, sırtım ise sanırım işi bırakmaya kararlıydı. Karan ise kolundaki kanayan yaraya ve cam parçaları saplanan sırtına rağmen yol boyunca Seçenek1 ile ilgili teoriler üretmiş ve onun öldüğünü sanarak söylediklerimle durmadan alay etmişti. Otostop çekişimiz ise hayatımdaki en saçma anlardan biriydi. Karan sürücü ile arkadaş çıkmış ve ikisi yol boyunca saçma sapan konulardan bahsetmişti. Saçma sapan diyorum çünkü ilgimi çekmeyen konulardı: kız muhabbeti, eski hatıralar, siyaset ve anlaşmalar.

Ama en saçma kısmı, çocuk Karan'a nasıl olduğunu sorunca Karan 'yuvarlanıp gidiyoruz' dedi. Bunu espri anlamında mı söylemişti bilemedim ama yol boyunca arkada buna güldüm. İçimden tabi.

"Karan şu lanet olası kumandayla, şu lanet olası kanalı değiştirmek için sana lanet olasıca bir şey dememi bekliyorsan, diyeceğim lanet olasıca şey: 'lanet olsun' olur."

Karan aksi tavırlarıma göz devirdi. Yol boyunca durmadan beni sinirlendirmiş, ben çıldırınca da "hiç şarampole yuvarlanmaya gelmiyorsun" demişti. Evet? Sorun ne burada? Kim arabayla havada taklalar atmayı mutlulukla karşılar ki?

Ona dik dik baktığımı görünce uzlaşmaya karar verdi ve kumandaya uzandı. Kara Masal'da Karan'a ait bir evdeydik. Burada ev olmasına baya şaşırmıştım. Ama temiz ve iki katlı ufak güzel bir yerdi, ayrıca tuhaf bir şekilde gürültü yok denecek kadar azdı.

"Bu kumandayı mı?" Uzattığı kumandayı görünce gülümsedim. Karan ise gülümseyen suratıma sırıtarak baktı ve... Kumandayı çöpe fırlattı. Gözlerim irileşirken kafamda cam şişe kırılmış gibi hissettim, donup kaldım.

"Elimden kaydı." Basketbol maçı izlemek istemiyordum ve bu tavrı bardağı taşırmıştı. Koltukta dizlerimin üzerinde ona doğru ilerledim, yüzümü yüzüne yaklaştırdım ve gözlerimi kocaman açarak bana bakmasını sağladım.

"Karan, ilk olarak beni bu caddeye getirttin ve eli silahlı adamlarla köşe kapmaca oynadık, saçma sapan bir Hint Panayırına girdik ve daha önce bir kez olsun aklıma gelmeyen bir şey yaptırdın: bana Hint Kıyafeti giydirdin. İki gündür Merve beni Derena Khan diye çağırıyor. Sadece bu da değil, abimle evden kaçtığım için tartıştık ve ben bugün ona haber vermeden çıktım evden. Bu halimi görse ne der sence? Bunu geçiyorum, Merve'den ödünç aldığım arabayla bir mafyacılık oyununun içine girdik ve araba şarampole yuvarlandı, benim halim ise çok boktan. Şu an kafayı yemem ve seni öldürmem gerekirken nefret ettiğim bir şey izliyorum: Bir basket maçı. Ben basketboldan nefret ederim."

Karan gözlerime baktı ve muzip bir ifadeyle yaramaz bir çocuk gibi gülümsedi.

"İyi karşılaşmalar olmamış olabilir ama iyi tarafından bak, yüzün o kadar da kötü değil. Bir estetikle düzeltilir." Sonra durdu ve yüzümü inceledi. "Ya da... Birkaç estetik. Yüz nakli de olabilir. Tüh birileri bedel ödemiş."

Ağzımdan bir 'hıh' sesi çıktı. Onun dayak yemesinin suçlusu ben bile değildim.

"Nasıl bu kadar aptal olabiliyorsun, Karan? Gece olmak üzere ve telefonum paramparça olan arabanın içinde paramparça bir durumda. Evdekiler şu an kafayı yiyordur ve ben seninle saçma sapan diyaloglara giriyorum." Ayağa kalktım ve arkamı döndüm.

"Derin-"

"Karan, sırt dekoltem ve Seçenek1 hakkında bir şey söylersen seni boğarım."

Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin