Bölüm şarkıları: Sia - Chandelier, David Guetta - Lovers On The Sun
**************************************************************
Gelen kırılma sesiyle gözümü açtım. Merve'nin bu sabahki uyandırma tekniği bir şeyler kırmaktı anlaşılan. Kapalı gözlerle yastığımın yanındaki tesbihi salladım, Merve bir Akasya Durağı canavarı olduğundan bu hareketimi çok severdi. Olay yerine üç polis ve on taksiciyle gitmek ona göre mantıklıydı. Özellikle de sarı taksi şarkısına bayılır ve Elvan Dalton kısmında kahkahalarla gülerdi. Not: Büyük acılar bunlar.
Yorganı kafama geçirip, başımı yastığın altına koydum. Bir dakika kadar sessizlik oluştu. Huzurlu bir şekilde gülümsedim ve rüyama geri döndüm. DiCapio ile evliydim ve nur topu gibi Derinnaz'larımız oluyordu. Bir saniye bu Merve'nin rüyasıydı. Ben ne görüyordum? Cam kırılma seslerinin devam etmesiyle, umursamıyormuş gibi davrandım ama daha sonra aklıma gelen şeylerle gözlerimi bir anda kocaman açtım. Aklıma Gelen Şeyler (bakınız):
Odada sehpanın üzerindekiler ve pencere dışında cam yoktu. Merve'nin beni uyandırmak için pencere kıracak hali de yoktu.
Sehpanın üzerindekileri saymamı ister miydiniz peki? Sehpanın üzerindekiler şunlardı: Merve'nin bana hediye ettiği üzerinde Leonardo Di Caprio'nun bulunduğu vazo, yine Merve'nin bana hediye ettiği yedili matruşka bebekler( Tahmin edeceğiniz üzere her birinin üstünde Leo'nun gülümseyen ve çekici yüzü var.) ve su bardağı (Korkmayın, onun üstünde Leonardo yok.)
Merve'nin asla Leonardo'lu bir şey kırmayacağı gerçeği.
Başımı hemen yastığın ve yorganın altından kaldırıp, sesin geldiği yöne çevirdim. Bu cam kırma fantezisinin sahibi kimdi sizce? Hadi bir ipucu vereyim: Baş harfi Karan.
"Ooo, kimleri görüyorum. Hoş geldiniz, Karan Bey." Şimdi size kendi hakkımda da bir ipucu vereyim: Aptalın ve umursamazın önde gideni olabiliyorum.
Diğer bir ipucu ise bunun da bir halüsinasyon olduğu gerçeği.
Karan'ın nur yüzüne baktım. Karan hakkında bir görünüş URL' si göndereyim:
Evet, 'siktir' tuşuna basınız.
Alt dudağımı ısırdım. İçimden bir ses Merve'nin kartları değiştirmesinden dolayı Karan'ın bu halde olduğunu söylüyordu. Zira Karan'ın bakışları hiç hoş değildi. İçimdeki diğer ses de 'zira' diye bir kelime kullanmamdan dolayı beni ayakta alkışlıyordu. Düşüncelerimi toparlayarak Karan'a tedirgin bir şekilde baktım. Karan'ın yüzü Osmanlı Halısını andırıyordu: Renk renk, desen desen. Dudağındaki küçük patlağa rağmen gülümsedi. Düzelteyim: Sırıttı.
"Öncelikle bana beynin kadar boş bir kart ayırdığın için teşekkür ederim, bu kibarlığının karşılığını alacaksın." Yutkunduğumda sırıtışı büyüdü. Elindeki kahveyi yudumlamaya başladı. Kahve?
"İkinci olarak da... Ne fark ettim biliyor musun Derin? Komşuymuşuz. Eee, ben de sana bir hoş geldin hediyesi getireyim dedim, adettendir. Baktıkça beni hatırlarsın."
Ona beklentiyle baktığımda masanın üzerine koyduğu bir şeyi fırlattı. O kadar çabuk davranmıştı ki fırlattığı şeyi göremedim ama tutunca da gülmeden edemedim. Bana içinde kendi fotoğrafının bulunduğu bir çerçeve getirmişti. Bu çocuk mizahtan anlıyordu.
Aniden durdu ve Karan'ın dediği şeyi düşündü, uzun süredir mesai yapmayan beynim. Komşu olduğumuzu söylemişti. KOMŞU! Her şey kafama dank etti. Sancak bana Karan'la aynı okulda olduklarını söylemişti, bense bundan hiçbir sonuç çıkarmamıştım. Bu sitedeki herkes bu sitedeki okullara gidiyordu, bunu bana Adnan Bey söylemişti. Bu zorunluydu. Sancak'la aynı okulda okuyacağımıza göre, lanet olsun! Karan'la da aynı okuldaydık. Kaan'la da, Nursena'yla da. Karan'a endişeli bir şekilde baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)
Jugendliteratur"Yıldızlar tehlikelidir, Öğrenci. Onlara ulaşamazsın yalnızca kayınca dilek tutarsın, kayanın yıldızlar değil de hayatın olduğunu bilmeden." Ailesinin gizemli ölümünün ardından, gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar dehşet içinde ve yalnız olan Öğrenci...