Dış kapıda pencerenin önünde durmuş, Merve beni fark etsin diye çaba harcıyordum. Önce yurdumun halk danslarını yapmış, yetmemiş Flamenko'ya kaymıştım. Bunların hepsi karşımda oturan Merve'yi abimler fark etmeden yukarı çıkarmak içindi.
Sabah uyandığımda evde Kaan vardı. Onunla kahvaltı yapmış ve bilardo oynamıştım. Fark ettiğim şeylerden biri bu evrendeki en berbat bilardo oynayıcısı ödülünün kol açmış beni beklemesiydi, diğeri ise Kaan'ın dün gece olanları hatırlamamasıydı. Bu çok tuhafıma gitmişti. Konuyu farklı yerlerden gördüğüm kâbuslara getirdiğimde ise kaşlarını kaldırmış ve kendisinin başına pek gelmediği için bu konuda yorum yapamayacağını belirtmişti. Bu nasıl olabilirdi ki? Daha dün fazlasıyla kötü bir durumdaydı. Kaan gece ve gündüz ayrı kişiliklere bürünüyordu anlaşılan. Gündüz yardımsever, komik ve ciddiyken; gece çocuksu, kırılgan ve yardıma muhtaç oluyordu. Ayrıca notlarımla dalga geçmişti. Karan ile aynı kandan olduğu ne kadar da belliydi! Ona Karan'ın bana gece söylediklerinden bahsetmiştim hani şu 'tanımamakla' ilgili olan, Kaan ise bana gülümsemiş ve 'ben seni unutmayacağım' demişti. Bu dediği tuhaf bir şekilde hoşuma gitmişti. Daha sonra beni evimin önüne bırakmıştı. Üşendiğim için üstümdekileri değiştirmemiştim. Eve geldiğimde ise kapalı olan penceremi görmüş ve bu bende kafamı duvara vurma isteği yaratmıştı.
Elimi saçlarımdan geçirdim, dışarıda kalmıştım ve gerçekten tuhaf hareketler yapıyordum. Üzerimdeki kapri ise bu tuhaflığımı yüzüme vurmak ister gibi düşüyordu. Taktığım çengelli iğne düşmüştü. Son bir hareket daha yaptım. Kollarımı yukarı kaldırıp sallamaya başladım. Merve'nin başının yavaşça olduğum yere dönüşünü ve çığlık atmasını izledim. Dudağımı ısırdım. Aptal!
Başımı hemen pencereden çektim. Abimler şok içinde Merve'ye bakıyordu.
"Ne oldu Merve?" Merve telaş içinde olduğum yere bir bakış attı.
"Dolma ocakta kaldı!" Kaşlarımı çattım, ne dolması!
"Dolma mı yaptın?" Abimin sesindeki şaşkınlığı hissettim. Merve doğaçlama takılmak istiyordu ama berbat bir oyunculuk performansı vardı. Abime dehşet içinde döndü.
"Neden abi? Yapamaz mıyım? Ben beceriksiz miyim? Şimdiye kadar ne dediniz de yapmadım? Bir sor, neden öyle dedim. Bir sor!" Abim ve Adnan Bey şaşkın bir şekilde bakıyordu ona.
"İşte ben sizi şaşırtmak istedim, dolma yapmamış olabilirim. Yapamıyor da olabilirim. Ama ben üzülmüyor muyum buna? Elâlemin kızları incecik parmak kadar sararken ben yastık kılıfı kadar da sarıyor olabilirim. Ama bu yapamayacağım anlamına gelmez, biliyorum ben bir gün eşime de kayınbabama da incecik yaprak saracağım. Bunu yapacağım! Şimdi Adnan Baba mutfak nerede?" Ağzım açık bir şekilde ona bakıyordum. Merve neler diyordu öyle?
"Karşıda, kızım." Merve'nin bir anda yüzünde güller açtı.
"Bana kızım dedi!" Bir anda hoplayıp zıplayarak yukarı çıkmaya başladı. Derin bir nefes aldım. Tuhaf olan insanların tuhaflıkları bir yerden sonra normal gelmeye başlardı ardından bir gün okula bir haber gelirdi ya X kişisi avm'de kendini patlatmış diye, şu an Merve'yi böyle bir durumun uzağında tutan şey sanırım yeni sezonlar dışında avm'ye uğramıyor oluşuydu.
Odamın balkonunun altına geldim. Sarmaşıklara zor da olsa tırmandım. Bu böyle devam edecekse Adnan Bey'e söyleyeyim de buraya bir yürüyen merdiven falan yaptırsın. Merve odamın penceresini açtı ve beni görünce önce sarıldı daha sonra ise donup kaldı. Allah! Geliyor feveran.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)
Teenfikce"Yıldızlar tehlikelidir, Öğrenci. Onlara ulaşamazsın yalnızca kayınca dilek tutarsın, kayanın yıldızlar değil de hayatın olduğunu bilmeden." Ailesinin gizemli ölümünün ardından, gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar dehşet içinde ve yalnız olan Öğrenci...