Merve tarafından kola ile uyandırıldığım zaman etrafıma baktım. Karan belki gelmiştir diye, ama yoktu işte. Gece çalan alarmın titrek sesiyle birlikte kalkmış ve Kaan'ın yanına gitmişti. Ona gerçekten bir kez daha hayran olmuştum, ne olursa olsun Kaan'la aralarının iyi veya kötü olmasını umursamadan geceleri yanına gidiyordu ve sabah unutacağını bildiği halde ona yardım ediyordu. Gözlerindeki uyku mahmurluğu ve gülkurusu rengindeki dudaklarını büzerek konuşması aklıma gelince gülümsedim ve iç çektim. Ben bu dudakları öpmüştüm değil mi? Alarmı çalınca Graham Bell'e bile öyle bir isyan etmişti ki Graham'ın yerinde olsam mezardan çıkıp o alarmı kapatır ve Karan'ın alnına bir öpücük kondurdum. Yüzümdeki gülümseyiş donarken onu ölü bir adamdan bile kıskandım. Tuhaf bir his beni sarmalarken bir kez daha aptal aşık pozlarına girip iç çektim. Vatan sahibi olmak ne güzel...
Merve tarafından bir kez daha dürtüldüğümde, düzelteyim kola şişesinin kapak tarafı ile ittirildiğimde gözlerimi zorlukla açarak Merve'ye düşmancıl tavırlarla bakmaya başladım. Mavi gözlerinde oluşan kocaman parıltıya dikkatle baktım, ister istemez yüz ifadem yumuşadı. Gözlerinde mezarlık yoktu, ruhu hırpalanmamıştı henüz. Hırpalanacağını da sanmazdım. Merve son derece duygusal bir kişiliğe sahip olmasına rağmen onun için çoğu şey anlıktı. Hoşgörülüydü, zalim insanlar bile ona sataşmaktan kaçınırdı, kalbinde kötülük taşımazdı. Her şeyi dalgaya vururdu, umursamazdı ama buna rağmen fazlasıyla şanslı olduğundan çoğu şeyden zarara uğramadan kurtulurdu. Benim aksime.
Ben Derin Aden, bu evrendeki en şanssız kişi ödülünü şanssızlığımdan dolayı kazanamam. Süpermen olsam pelerinime çamaşır suyu değerdi, leylek sanılıp vurulurdum. Hayat bana göre bir bardak süt için inek beslemekti, korkarım ki inek yerine bir öküze bel bağlamıştım. O öküz ise beni çileden çıkaran bitmek tükenmek bilmeyen aptallığımdı. Şansa bel bağladığım her an aptallığım yüzünden belim kırılmıştı. Ben hikayenin asıl kızı olmak istemedim hiçbir zaman. Bu masaldan prens beklediğim falan da yok. Tek istediğim samimiyetti. Bu samimiyeti bulmak adına insanları hep izledim. Sınırlarını görmek istedim. Onları sınava tabi tuttum.
Hayatımdaki her şeyi en güzel yerinden tatmıştım ama ana yemeğe geçemeden masadan kovulmuştum. Çok güzel bir kız kardeşim vardı, onunla uyuşmayan kimliklerimiz – O gökkuşağıydı, ben Sibirya'da kar- bizi yan yana getirmiş ama asla sımsıkı tutamamıştı. O okulun en güzel ve popüler kızıydı ben ise asabi ve kavgacıydım, o şimşek çakınca çıkan sesten korkup kaçarken ben bu sesten rahatsız olan insanları düşünüp mutlu olurdum, o bardağın dolu tarafını görürken ben bardağı kırardım. Kesinlikle zıt kişiliklerdik, tam ergenlik çağımda yıllardır üstünü örttüğüm duygular ruhumda etkilerini gösterip erkeksi kişiliğimden ayrılmam gerektiğine gem vururken bana hanımefendiliği öğretecek kız çocuğu kapımızın önündeydi. Hep konuşmasına rağmen sesi soluğu çıkmıyordu, hep gülmesine rağmen dudaklarından sızan kanın çizdiği elbisesi bize çok ağlatıldığını gösteriyordu ve her zaman neşeyle atan kalbi durmuştu. İşte o an bir hanımefendi olmak istemediğimi anladım.
Toplum ne derse aykırı gelen şeyi yaptım ve doğrusunu deneyimleyerek öğrendim. Çok koşup terleyince ve soğuk su içince hasta mı olunur? Ateşler içinde kalana kadar koştum ama bana uzatılan o soğuk suyu yine içtim. Çatıdan atlanmaz mı? Uçtum. Okuldan kaçılmaz mı? Girdiğim ders sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Memur mu olacağım, öğretmen mi? Cevap veriyorum: güçlü olacağım. Zayıf durmamak için elimden ne geliyorsa yapacağım.
Saçlarımı uzatmayı istemedim on altı yaşıma kadar. Etek giymek istemedim. Erkekler ne yaparsa aynısını yaptım. Kimse bir kız olduğumu düşünsün istemedim. Kırılgan durmak istemedim. 'Kız olmasaydın sana diyeceğimi bilirdim' cümlesine karşı hep yumruk atan taraf oldum. Çünkü korkaktım ve korkaklığım beni güçlü olmaya itiyordu. Kadın olmanın naifliğini taşıyabileceğimi sanmıyordum, bir gün bir erkeğe aşık olmanın korkusu beni bitiriyordu. Aşkta mantık yoktu, yoğun hisler ve tutku vardı. Bunlar sert kılıfımı yırtabilirdi, bir gün aşık olduğum kişi benim zayıf tarafımı su yüzüne çıkarabilirdi ve ben yıllar boyu erkeklerden kaçmak için oluşturduğum bu kalkanı bir erkeğe gelmek adına kırsaydım, kendimle çelişebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)
Teen Fiction"Yıldızlar tehlikelidir, Öğrenci. Onlara ulaşamazsın yalnızca kayınca dilek tutarsın, kayanın yıldızlar değil de hayatın olduğunu bilmeden." Ailesinin gizemli ölümünün ardından, gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar dehşet içinde ve yalnız olan Öğrenci...