Kapının sertçe iteklenmesiyle gözümdeki yaşı sildim ve kapının arkasından çekildim hemen. Yüzümü gizlemek amacıyla tokamı çektim ve saçlarımın savrulmasına izin verdim. Saçlarımı elimle düzeltirken içeri giren kişiyi görmeden çıkmak için hamle yaptım.
"Derin?" Gelen sesle donup kaldım. İçeri giren kişi kolumdan tutunca kolumu çektim. Tekrar tutmak için herhangi bir hamle yapmadı.
"Ders başlamıştır..." diye mırıldandım ve tekrar kapıya doğru hamle yaptım.
"Okulun sitesindeki haber için ağlıyorsan sitenin kurucusunu tanıyorum, birkaç dakika önce sildirdim haberi. Birkaç şerefsiz uydurmuş, inanmamıştım zaten."
Bakışlarımı ona çevirdim ve gözlerimi kırpıştırdım. "Gerçekten mi?" Başını salladıktan sonra çantasını oradaki masalardan birinin üzerine yavaşça bıraktı.
"Masa tenisi oyna benimle. Tek başına zevkli değil." Benimle konuşmasına şaşırsam da gülümsedim bu dediğine. "Duvarla mı oynuyordun?" Dudakları kıvrıldı. "Emin ol ki şu duvar bu okuldakilerden daha adam. Derdini anlatınca sesini falan da çıkarmıyor." Başını sallayıp sevgiyle duvara bakınca istemsizce güldüm. Çantamın ön cebinden kapatıcı çıkardım. Gözümün altını silip oraya sürdüm. Parlatıcımı da çıkarıp dudağıma sürdüm. Ağlamaya bire bir.
"Badana bittiyse gel." Ona kaşlarımı çatarak baktım. "Siz erkekler ne zaman biz kızların makyajıyla dalga geçmeyi bırakacaksınız?" Bilmem anlamında omuz silkti. "Siz kızlar makyajı bıraktığı zaman."
Kapatıcıyı çantama koyup ona doğru ilerledim. "Yenilmeye hazır ol." Kaşlarını kaldırdı. "En son oynadığımızda ben nasıl kaybederim diye ağlamıştın." Ona 'hadi oradan' bakışı attım. "Ağlamamıştım, tiyatroculuk diyelim ona." Bu dediğime güldü. "Çakma Filiz Akın."
Anlaşmamıza ve hiçbir şey olmamış gibi sohbet etmemize şaşırdım. Daha başlar başlamaz dikkatimi dağıtıp bir sayı almasıyla bağırdım. "Hile yaptın." Başını salladı. "Evet." Omuz silktim. "Tamam, ben yaptığımda da görmezden geleceğiz, anlaştık mı?" Göz devirdi. "Seni bıraktığımda genç bir kızdın, zaman sende ters etki yapmış."
"Sadece aylar geçti Mete." Dudak büktü. "Ayrılığın bana yıllar gibi geldi." Bana attığı topu sertçe karşıladığımda güldü. "Kesinlikle duvardan daha iyi." Bu dediğiyle gururlandım. "Hala taş gibiyim Mete." Dudakları kıvrıldı. "Her türlü rezilliğini gördüğümü bildiğin halde bunu demen seni taşa çevirir Derin."
Aklıma regl olduğum zaman karnıma sıcak su torbası koyuşu geldi, saçımı okşayışı. Gülümsediğimi görünce yüzüme odaklandı.
"Seni gerçekten çok seviyordum." Dediğim şey ile dikkati dağıldı. Topa vuramadığında top birkaç sekişten sonra yere düştü. Bakışları bana döndü.
"O yüzden Eren'e gittin." Yutkundum. "Ona..." Elini salladı. "Evet, güveniyordun." Topu alıp raketiyle sertçe vurdu. "Bana güvenmemen normal. Sonuçta seni defalarca aldattım, aşağıladım, küçük düşürdüm." Ne diyeceğimi bilemedim. O çok güzel sevmişti. Dediklerinin hiçbirini yapmamıştı.
"Tek sebebin bir saçmalıktı." Topu ikinci kez karşılayamadım.
"Saçmalık değildi."
Güldü ve topu sertçe karşıladı. "Beni sevmiyordun." Kaşlarım çatıldı. "Eren'i de sevmiyordun ama." Acı bir şekilde güldü ve ona geri gönderdiğim topu karşıladı. "Abini seviyordun, babanı seviyordun." Bir kez daha karşıladı. Bakışları bana döndü. Topu sert bir şekilde karşıladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde Arkasındaki Oyun (Düzenlenmekte)
Teen Fiction"Yıldızlar tehlikelidir, Öğrenci. Onlara ulaşamazsın yalnızca kayınca dilek tutarsın, kayanın yıldızlar değil de hayatın olduğunu bilmeden." Ailesinin gizemli ölümünün ardından, gerçeklerle yüzleşemeyecek kadar dehşet içinde ve yalnız olan Öğrenci...